Wikileaks merakla beklenen belgelerin bir bölümünü açıkladı. Amerika’dan
New York Times, İngiltere’den The
Guardian, Almanya’dan
Der Spiegel ve İspanya’dan El Pais, bu belgelerin ilk bölümünü yayınladı.
Tabii tüm dünya gazeteleriyle birlikte...
Guardian’dan Simon Jenkins bu belgeleri neden yayınladıklarını açıklarken bir gerçeğin de altını çizdi:
Belgelerin sansasyon yaratacak yönü çok fazla değil, geneli yerel dedikoduların
Washington’a iletilmesinden ibaret.
Yani,
Irak ve
Afganistan belgeleri gibi bir skandal patlamasını beklemeyin.
Kaddafi’nin özel hemşiresi, Putin-
Berlusconi yakınlaşması gibi mevzuularla muhatabız.
Ama yine de Washington’ı zora sokacak 3 konu öne çıkıyor:
1-
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve siyasiler hakkında diplomatlarından
casusluk talebi. Liderlerin
kredi kartı numaralarından DNA’larına kadar her türlü bilginin Amerikalı diplomatlar tarafından elde edilmesi talimatı.
Bu açıkça uluslararası hukukun çiğnenmesi anlamına geliyor ve bu bilgi ABD’li diplomatları ciddi biçimde sıkıntıya sokacak gibi görünüyor.
2-
Kuzey Kore: Amerika’nın
Güney Kore ile Kuzey’in ilhakını detaylı biçimde görüştükleri anlaşılıyor. Washington,
Kuzey Kore’nin daha fazla direnemeyip çökeceğini ve Güney’le birleşeceğini öngörüyor. Ülkedeki
açlık tehdidi bunun bir göstergesi aslında.
Ancak bu belgelere dökülüp sızması hem Kuzey Kore, hem de bölgede gücü artacak bir
Amerikan varlığından rahatsız Çin’in politikalarını doğrudan etkileyecektir. Dünyanın bu bölgesini dikkatle izlemek gerekir.
3-
İran: Suudi
Arabistan başta, müslüman liderlerin İran’a yönelik tavırlarının ortaya çıkması, Ortadoğu’da oyunun gidişatını etkileyecektir. Bunun yankıları da yakın vadede görülebilir.
Türkiye boyutu
Belgelerin Türkiye boyutunun ağırlığı, ülkemizin dünya siyasetindeki rolünün bir göstergesi aslında.
Belgelerde en doğru tespit,
Başbakan Erdoğan hakkında gibi görülüyor: İşkolik ve mükemmeliyetçi. Geri kalanı daha çok
Ankara ve
İstanbul dedikodusu niteliğinde.
Ancak görmediğimiz bölümlerde kimi
AK Partili siyasi şahsiyetlerle ilgili ciddi yolsuzluk iddialarından bahsediliyor, bunları görmek gerekir.
Bu arada
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na ilişkin sert eleştirilerin de AK Parti kaynaklı olduğu anlaşılıyor.
Azerbaycan ve
Aliyev
Sızıntının en büyük sıkıntısı Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde yaşanacak gibi görülüyor.
Bakü, Türkiye’nin doğalgaz dağıtım merkezi olma çabasını engelleme niyetini bizzat Cumhurbaşkanı Aliyev’in ağzından açıklamış bulunuyor.
Azerbaycan uğruna dünyayla
papaz olmayı göze alan ve söz vermesine rağ
men
Ermenistan sınırını açmayan Ankara, bu tavrın bir bedeli olduğunu göstermek zorunda.
Bu belgeler, Azerbaycan’ın “dostluk ve kardeşlik” mesajlarının sahteliğini açıkça gösteriyor.
İsrail, 28
Şubat ve
darbe
Türkiye’nin tutumundan rahatsız olan MOSSAD Başkanı’nın askerlerin harekete geçmesi beklentisi, 28 Şubat’ın bir tekrarı.
Bu satırları okurken o günler aklıma geldi.
Ankara’nın eski ABD Büyükelçisi Abromovitz de bana o günlerde Silahlı Kuvvetlerden şikayet etmiş ve “Ülkesini bu kadar
küçük düşüren bir hükümete karşı sessiz kalmaya devam edip etmeyeceğini” sormuştu.
Bu aslında bir zemin hazırlığıydı.
İsrail, meşru hükümetine karşı darbe talebini dile getiren istihbarat başkanıyla çalışmaya devam edecekse ki, edecektir, Türkiye ile iyi ilişki istemediğini ortaya koymuş olacaktır.
Ve boş dedikodu
Belgelerde Sadık Albayrak’ın
Antalya metro sistemiyle ilgilendiği iddiası da var.
Kendisi bir gazeteci ama bu yönünü bilmeyenler veya bilse de görmeyenler, Başbakan’ın dünürü olarak tanıtıyor.
Geçen yıl yaya hakkını ihlal eden polisleri uyardığında kolu kırılmış, yine de kim olduğunu açıklamamıştı.
Ticaretle ilgisi olmaz, belgede
Trabzonspor için çalışıyor deseler anlardım çünkü koyu bir
taraftar ama raylı sistemle işi metroya binmekten ibarettir.
Bu bilgi bile, ABD’nin istihbarat kalitesini ortaya koyuyor aslında.