Gül ve bakanlara göre
Lizbon'da 'NATO-
AB ilişkileri' maddesi kalkandan önemli. Davutoğlu, 'ABD ile aynı konsepte vardık' diyor.
Yer aynı. Aynı yerdeki 9 kişiden 4’ü de aynı, 5’i farklı. Yer, Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’ün uçağının ‘sohbet odası’.
Tarih, 19
Kasım 2010. Aynı mekânda,
Şubat 2009’da Abdullah Gül’ün yanında
Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu, o odada basın danışmanı
Ahmet Sever ve benim yanımsıra, basın mensubu olarak
Ruşen Çakır ile
Fehmi Koru vardı. Bu kez onlar yok, onların yerinde 4 meslektaşımız ve bir de
Milli Savunma Bakanı Vecdi
Gönül oturuyor.
Lizbon’a uçuyoruz, bir buçuk yıl kadar önce Tahran’a uçuyorduk ve Gül,
Türkiye’de çok yankılanan, bir ‘tarihi müjde’yi o uçuşta vermiş ve “Yakında
Kürt sorununda iyi şeyler olacak” demişti. Bu kez aynı konuya kendiliğinden girmedi, ‘son dönemdeki çözüme yönelik gelişmeleri nasıl gördüğü’ sorusu üzerine, “Beklediğimiz kadar hızlı olmasa da ümitliyim” dedi. Biraz duraladı, ardından “Türkiye bu meseleden kurtulacak” diye ekledi. “Yakında Kürt sorununda iyi şeyler olacak” müjdesi kadar güçlü bir ‘
mesaj’ olmayabilir ama ‘olumlu’ bir mesaj olarak kaydedelim.
Israrla sorulması üzerine “Terörle bir yere varılamayacağını, silahla bir şey olamayacağını herkes gördü” dedi ve Türkiye’nin protokolde bir numaralı yöneticisinin, Türkiye’nin bir numaralı sorunu konusunda söyledikleri bu kadarla kaldı.
‘Lizbon 15 yıl götürür’
Konu, zaten bu değildi. Sorulduğu için konuştu. Asıl konu, Lizbon’a gidiş sebebimiz yani NATO Zirvesi ve o çerçevede günlerdir Türkiye’de tartışılmakta olan ‘
füze kalkanı’na ilişkin gelişmelerdi. Türkiye’nin
Amerikan talepleriyle
İran arasında sıkıştığı ve “
Amerikan planının bir NATO projesi haline dönüştürülerek, Türkiye’nin önüne getirdiği” konusu basında ve kamuoyunda hararetli tartışmalara yol açmıştı.
Zirve, Türkiye’nin yakın geleceğini şekillendirmesi beklenen biçimde bu tartışmalara noktayı koyacaktı. Lizbon yolunda bu konuyu tartışmak için Cumhurbaşkanı, biz basın mensuplarını,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Milli
Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün de hazır bulunduğu söyleşi için, uçağın ön bölmesine davet etmişti.
Gözüm her seferinde olduğu gibi, Abdullah Gül’ün üzerindeki haritaya takıldı.
Yunanistan üzerinden uçarken, Preveze üzerinde iken söyleşimiz başlamıştı. Fotoğrafın solunda gözüken kara parçası İtalya’nın çizmesinin topuğu.
Adriyatik Denizi’ne çıktık, Brindisi’ye doğru uçuyoruz, söyleşi sürüyor. Ve bu söyleşi, Yunanistan üzerinde başladı, Korsika Adası üzerindeyken bitti. Batı Akdeniz’in üzerinde
İspanya ve Portekiz’i içeren İberik Yarımadası’na doğru uçarken bitti.Bir saat konuşmuş olmalıyız.
Gül, yer yer Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun dahil olduğu anlatımında, “Soğuk Savaş’tan sonra üçüncü kez NATO’nun stratejik konsepti”nin Lizbon Zirvesi’nde ele alınacağını söylüyor ve “Lizbon’dan çıkacak sonuç, NATO’yu 10-15 sene götürür” diyor.
‘Amerika ile konsept aynı’
‘Füze kalkanı’na ilişkin sorularımıza, ‘füze
savunma sistemi’ sözcüklerini kullanarak,
teknik ayrıntılı açıklamalarla karşılık veriyor. Cumhurbaşkanı ve bakanları dinlediğiniz
vakit, Türkiye’deki tartışmalardan farklı olarak, Lizbon Zirvesi’nin gündeminde ‘NATO-AB ilişkileri’ maddesinin ‘bizi’ yani Türkiye’yi ‘daha fazla ilgilendirdiğini’ işitiyorsunuz.
Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB üzerinden NATO planlarına dahil edilmesi gibi bir karara, Türkiye karşı koymaya kararlı. NATO bir savunma örgütü ve ‘savunma dayanışması’ içinde ta 1952’den beri yer almış olan Türkiye, bu ‘dayanışma’nın, üye olmadığı AB’ye, NATO üyesi olmayan bir üye için feda edilmesine karşı koyacağını Gül’ün ağzından ifade ediyor.
‘
Füze Savunma Sistemi’ konusu ise yeni değil, 2002’deki Prag Zirvesi’nden bu yana üzerinde çalışılan bir konu. Davutoğlu, “ABD ile bu konuda sorun yok” vurgulamasını birkaç kez yapma ihtiyacını duyuyor. “ABD ile aynı konsepte vardık” diyor.
Peki, İran’a yönelik hesaplar?
Türkiye, zaten herhangi bir
ülke isminin geçirilmesine karşı ve “Füze savunma sistemine ilişkin ABD ile aynı konsepte vardık” demek, bu konuda Amerika-Türkiye ihtilafı yok anlamına da geliyor.
İran’ın pek kaygılı olmadığını anlamak için, nükleer programına ilişkin görüşmelere yakında başlayacağı, hatta
İstanbul’u önerdiği kanıt olarak gösteriliyor. Toplantı yerinin İstanbul değil,
Cenevre olmasına Türkiye’nin bir itirazı da yok. Toplantının yeri belli değil ama tarihi belli. Yakında. Ahmet Davutoğlu, tarihi biliyor, çok yakında olduğunu söylüyor, hangi gün olduğunu söylemiyor.
‘Bildiriyi beklemek şart’
Davutoğlu, uçaktan iner inmez, AB’nin dış ilişkiler sorumlusu Lady Ashton ile konuyu görüşmeye koşacağını bildiriyor. Cumhurbaşkanı’nın Lizbon uçağında, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Vecdi Gönül üçlüsüyle yaptığımız söyleşinin ‘ana fikri’ Türkiye-NATO ilişkilerinde ‘
asayiş berkemal’ gibi çıkıyor.
Her şey, sanki hallolmuş gibi. “Böyle mi yazalım yani?” diye soruyoruz. Hemen müdahale ediyorlar, “Durun. Gidip göreceğiz, konuşacağız. Lizbon Zirvesi’nin bildirisi çıkmadan, ‘her şey hallolmuştur’ denemez daha...”
Lizbon’a vardık. NATO Zirvesi’ne dönük, iyimser bir havada. Davutoğlu hatırlatmayı
ihmal etmiyor, “Sanki Türkiye, NATO dışındaymış gibi hava yaratıldı. NATO ile Türkiye arasında pürüzler varmış gibi. Oysa, Türkiye NATO’nun sahibidir. Unutmayalım: Türkiye’siz NATO yok!”