Amerikan seçimlerinin en önemli
gündem maddesi ekonomi ise de en büyük
tartışma konusu
İslam.
Pew’in Kamusal Yaşam ve Din Forumu, Amerikalıların
ekonomik kriz ve işsizlik kadar İslam ve kültürel-etnik değişim korkusu yaşadıklarını ortaya koydu.
Yani, Beyaz Türkler gibi sayıları giderek artan oranda Beyaz Amerikalı var.
Aralarında binlerce kilometre mesafe bulunan bu iki grubun ortak noktası İslam ve kültürel farklılık korkusu, yani
yaşam biçimlerine müdahale endişesi.
Bu nedenle Kasım’daki seçimlerde Ground Zero’ya yapılacak camii de, bazı kongre adaylarının şeriat yasasının yasaklanması çağrısı da gündeme geliyor.
Amerika’da müslüman nüfusun hızlı artışı ve bu nüfusun çok farklı coğrafyalardan gelen unsurlardan oluşması, 11
Eylül saldırısı,
Irak ve
Afganistan savaşları bu gerilime katkıda bulunan etmenler.
İslam, adayların kendilerini rakiplerinden ayırt etmeleri ve rakiplerini bir şekilde aşağılamalarının bir vasıtası olarak gündeme geliyor.
Cumhuriyetçi Parti adayları, New York’ta camii inşasına nasıl karşı çıktıklarını hararetle anlatarak
destek ararken kimi Demokratlar da geri kalmıyor.
Florida’nın mevcut
Kongre üyesi, Cumhuriyetçi rakibine “
Taliban Dan” diyor mesela.
İslamla herhangi şekilde bir bağlantı,
seçmen desteğini zayıflatıcı bir etki olarak görülüyor.
Benzer bir tartışma
Moskova’da sürüyor.
Moskova’da 1.5 milyonluk güçlü bir müslüman cemaati var.
Bu cemaat
ibadet için acilen yeni bir camiye ihtiyaç duyuyor ama bu talep milliyetçilerin “Temiz Moskova” çağrısıyla karşılaşıyor
Temiz Moskova, yabancılar ve müslümanlardan arınmış Moskova anlamına geliyor.
Rusya’da şu anda 20 milyon müslüman yaşıyor ve aşırı sağcı örgütler İslam karşıtlığı konusunda çok başarılı çalışmalar yürütüyor.
Mesela Moskova’daki camiye doğrudan karşı çıkmıyor ama çevre koruma adına cami alanını ayrılan bölgeye inşaat yasağı istiyor.
Yapılacak olan camii Moskova’nın 5’inci camisi olacak ki, 10.5 milyonluk nüfusun 1.5 milyonunu oluşturan bir cemaat için az bile.
Küreselleşmenin ortaya koyduğu bir başka sonuç İslam korkusu.
Amerikan televizyonlarının müslüman kimliğini temsil için garip tipleri ekrana çıkarması, Çeçenistan’daki savaş bu korkuya katkı yapan etkenler.
Ancak müslümanların da kendilerini sorgulamaları gereken bir nokta var gibi.
Başkalarının yaşam biçimlerine saygı bunun başında geliyor.
Bununla müslümanlar bu konuda hoşgörüsüz demek istemiyorum.
Dediğim, bunu gösterme ve Öteki’ni ikna konusundaki başarısızlıkları.
Türkiye’de yüzde 42’nin korkusu da burada yatıyor.
Yarın aynı şekilde yaşayamayacakları endişesi ağır basıyor.
Bu kesimin temsilcisi bir dostumun deyimiyle, “5 sene sonra kızın mini etekle gezebilecek mi?” bakalım sorusu zihinlerde asılı duruyor.
Evet, kimi korkuları yok etmek neredeyse imkansız ama muhafazakar kesimin kimi temsilci ve siyasetçilerinin de bazı söylem ve tavırları bu endişeye destek veriyor.
O nedenle, demokratik ve laik bir İslam ülkesi olan Türkiye’nin hıristiyan alemindeki korkuları yenmek için kendi ülkesindeki bu korkuyu bir an önce söküp atması gerekiyor.
Bunu Türkiye başaramazsa, kimse başaramaz gibi görünüyor.
Bir daha da gitmem Belgrad’a
Beyrut- Bir arkadaşımla hafta sonu tatili için gidecek bir yer ararken Belgrad’ı düşündük.
Ama kısa bir girişimden sonra pişman olup rotayı Beyrut’a çevirdik.
Sırbistan Konsolosluğu’na vize için başvurmak gafletinde bulunursanız, sizin de benzer şekilde davranacağınızdan kuşkum yok.
Birincisi, bu konsolosluklar vize bölümlerine “en kaba” elemanı bulma konusunda yarışma açıyor herhalde.
Zorunlu olarak bu ülkelere gitmek zorunda olan yurttaşlarımız maalesef bu sıkıntıya katlanmak durumunda kalıyor.
Bizimkisi keyif gezisiydi, vize görevlisi illa da kişisel başvuru istediği için kalkıp gittik.
Başvuru için istenen evrakla Türkiye’de bankadan milyon dolar
kredi alabilirsiniz.
Bu da yetmiyor, gidip Belgrad’a yerleşmeyeceğinizden emin olmak istiyorlar.
İstanbul’u bırakıp Belgrad’a yerleşmek isteyenlerin
akıl sağlığından kuşku duyulacak bir zamanda hala böyle davranma küstahlığını göstermeleri şaşırtıcı.
Sonuçta vize zorunluluğu olmayan ve size kucak açan Beyrut’a geldik, iyi ki de öyle yapmışız.