Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in bir kazaya
kurban gitmediği,
sabotaj sonucu öldürüldüğü iddiaları giderek güç kazanıyor.
Emekli
Albay Çetin Doğan’ın
Ergenekon savcılarına verdiği ek ifadede bu konuda önemli bilgiler verdiği belirtiliyor.
Siz, kimi kamu görevlilerine hukuk dışına çıkma, yasadışı işler yapma yetkisi ve izni verirseniz, geleceğiniz nokta budur.
O görevliler, sonunda
ülke çıkarlarına aykırı davrandığını, yollarına engel çıkardığını düşündükleri bir komutanı bile öldürmeyi göze alır.
Orgeneral Bitlis’le ilgili iddialar, bu
cinayet şebekesinin bölgede sıradan halka nasıl bir dehşet yaşattığını delilidir aslında.
“
Allah, Allah” diye savaşa giden ordunun mensupları 17 bin kişinin
ölüm emrini vermiş veya bu infazları bizzat gerçekleştirmiştir.
Faili meçhul denilen
davaların faili ortadadır aslında.
Aynı ordunun mensupları kendi yurttaşlarına her türlü işkenceyi yapmış, b.k bile yedirmiştir.
Türkiye’de insanların yaşamı bir grup
hasta ruhlu adamın iki dudağı arasından çıkacak bir sözcüğe bağlanmıştır.
Ey, Ergenekon davasına karşı çıkanlar!
Albay Doğan’ın itiraflarını okudukça yüzünüz kızarıyor mu!
Hiç utanıp sıkılıyor musunuz!
Bu dava olmasa, Orgeneral Eşref Bitlis’in ölüm dahil birçok olayın karanlıkta kalacağını görebiliyor musunuz?
Sadece o değil, bu cinayetlerin bugün de sürüyor olacağının farkında değil misiniz?
Kusura bakmayın ama cemaat diye suçladığınız kimi isimler olmasa, siyasi cinayetlerin aydınlatılması bir yana, devamı sözkonusuydu.
Ergenekon davasıyla birlikte bu cinayetlerin
bıçak gibi kesilmesinin bir tesadüf olmadığını, sizlerin dışında herkes görüyor.
Madem Emre Aköz’ün deyimiyle “asker civeleği”siniz, bir generalin öldürülmesinin peşine düşün hiç olmazsa.
Bu konuları ısrarla görmezden gelmeniz, gizli bir suç ortaklığı değilse, karanlık ilişkilerin bir göstergesi.
Alay etmek, çürütmek için elinizden geleni yaptınız ama itibarınız ortada.
Referandumda verilen yüzde 58
evet oyu, sadece daha demokratik ve daha hukuki bir Türkiye için verilmedi.
O
oy oranı, bu davalara verilen bir güvenoyudur aynı zamanda.
Gerçeği okumaktan aciz olduğunuz için bunu bile göremiyorsunuz.
Türkiye yıllarca bir korku imparatorluğuydu, çok
şükür bunu artık geride bırakıyor.
Avcı ve CMUK
Hanefi Avcı hakkında çok şey yazılıp çiziliyor.
Cezaevinde bulunan ve haksızlığa uğradığını iddia eden birini aşağılamak amacında değilim.
Tutuklanmasına karşı çıktım, hala da karşıyım.
Ama Hanefi Avcı’nın olmadığı bir şey gibi gösterilmesinden de rahatsızım.
Avcı,
sanık haklarına karşı, sanık lehine hukuki iyileştirmelerden rahatsız bir polisti.
Öyle ki, Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu’nun görüşmeleri sırasında, polisin
sorgulama yetkilerini sınırlayan teklifler getiren hukuk adamlarını tehdit etmekten bile çekinmiyordu.
Bu konuda en büyük desteği de,
Emin Aslan’dan alıyordu.
Komisyonda görev yapan hukukçulara ulaşın size bu gerçeği anlatırlar.
Avcı bir
mağdur olabilir ama kesinlikle bir hukuk kahramanı değildir.
Bazıları Sıcak Sever
Ne güzel bir filmdi o.
Jack Lemmon’la birlikte paylaşmıştı başrolleri...
Ve ne kadar güzel bir kadındı Marilyn Monroe ama Curtis, onu rol icabı öptüğünde ne hissettiğini soranlara, “Hitler’i öpmekten farksızdı” yanıtı vermişti.
Hayatımda izlediğim en
komik
filmlerin başında gelir diyebilirim.
Sadece bu film bile onu unutulmaz bir
yıldız yapmaya yeter diyebilirim.
Marilyn Monroe, Jack Lemmon’dan sonra Tony Curtis de
veda etti.
Beyazperde biraz daha öksüz kaldı.