Kurtuluş Savaşı'nı yaşamış kuşaklarda, "Ya tekrar işgal edilirsek" tedirginliği vardı.
Dönemin
Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, "Düşman kullanır" düşüncesiyle, kıyıdan içerlere uzanan kimi yolların yapılmasına izin vermiyordu.
Bu tip korkular başka ülkelerde de var...
Örneğin 1970'leri görmüş
Lübnanlılar, bugün yaşamlarını, derin bir
iç savaş tedirginliğiyle sürdürüyor.
Gerçekten çok vahim bir olaydır Lübnan İç Savaşı: 1975'te başladı, 1991'de bitti... 100 bin kişi öldü, bir o kadarı da sakatlandı...
Ayrıca "Ortadoğu'nun Paris'i" denilen başkent
Beyrut darmadağın oldu; dönemin şahane yapıları oturulmaz hale geldi.
1982'de, 19 yaşındayken, tek kelime
İngilizce bilmeden, kendini ABD'de bulan Lübnanlı Gaby Haroun, dönmüş dönmesine ama iç savaş korkusunu sürekli içinde taşıyor.
Ne zaman ciddi bir siyasi çekişme olsa, "Eyvah, yarın savaş başlayabilir" diyor.
Türkiye dendiğinde ise gözleri parlıyor. Dedesi, annesi ve babası Türkiye'den göçmüş. Urfalı Hıristiyanlar...
Taksisine İbrahim Tatlıses'ten parçalar dinliyor ve
Türkçe "hemşerim" diyor İbo'dan söz ederken...
Akraba ve arkadaşlarından sürekli methini duyduğu İstanbul'a gitmek istiyor ama
uçak ve
otel fiyatları gözünü korkutuyor.
Onu yüreklendirmek için elimden geleni yapıyorum: Uygun fiyatlı turlardan söz ediyorum mesela...
Biz Beyrut'tan ayrılırken, 500 dolarlık bir tur bulduğunu anlatıyor. "Ama ben o insanlarla birlikte dolaşamam; sıkılırım" diyor.
"Sen gel, gerisine karışma" diyorum arkadaşıma, "Uçağı ve oteli kullanırsın ama turcularla gezmezsin, birlikte dolaşırız İstanbul'u..." Seviniyor...