Cumhuriyetin kurucu partisi ancak kurduğu cumhuriyetin tarih içinde donup kalması için her türlü hukuksuzluğa
destek oldu.
Adı konulmamış bir İttihat ve Terakki Partisi oldu, yurttaşlara tepeden
bakan,
halkı sürü gibi gören bir anlayışı temsil etti.
Jandarma baskısı denilince akla o geldi.
Dersim denilince de, “Türk dışındaki milletlere Türklere hizmetçilik etmek düşer” sözü akıllara düşünce de.
Halkı korkutan, sindiren uygulamalar, işkenceler, sürgünler onun döneminde oldu.
Elindeki kanı, balolarda şık giyimli kadınların eşlik ettiği danslarla örtmeye çalıştı.
Ayrıca temsilcilerinin çapı her 10 yılda bir azaldı.
Bülent Ecevit dönemini saymazsak, halktan hiçbir zaman destek görmedi.
Çünkü halkı döve döve eğitilecek bir yığın olarak gördü.
Yargıdaki hakimiyetini halktan yana değil, devletten yana kullandı.
Şimdi halk
CHP’den korktuğu için yargıdan eğitime yayılan tüm alanlarda daha fazla sözsahibi olmak istiyor.
Referandumda “
evet” diyen insanlar, geçmişte
sanal korkular yaşayan değil, gerçek korkuyu
tadan insanlar.
Etnik kimlikleri, kılık kıyafetleri, inançları nedeniyle aşağılanan, dövülen, itip kakılan gerçek insanlar bunlar.
Batıdakiler neden korkuyor, bir anlatsınlar.
8 yılda kişisel
yaşamlarında korkuya neden olacak ne gelişmeler oldu, dile getirsinler.
Karakolda işkence, kötü muamele azaldı, her hukuk
reformu tek tek kişilerin hukuki durumunu daha da iyileştirdi.
Korktukları şeyler, onların da yaşam standardını yükseltti.
Herkesin
iktidar partisine oy vermesi beklenemez elbette.
Dünyanın kendisine demokratik diyen her ülkesinde iktidar varsa, muhalefet de vardır.
Ancak muhalefetin korku üzerine kurulması doğru değildir.
Türkiye’de tek başına iktidarından korkulacak bir parti varsa, o da CHP’dir.
Bunu ben değil, tarih söylüyor.
Onun için CHP bir kıyı şeridinde sıkışıp kalıyor, Türkiye’nin 5’te 4’ünde varolamıyor.
Unutmayın,
İstiklal Marşı bile “Korkma” diye başlıyor.
Siz de korkmayın, mücadele edin.
Mücadele edin ki, bu halk sizden korkacak bir şey olmadığına ikna olsun ve sizi de iktidar yapsın.
Minaresiz camiye hayır Haçsız kiliseye evet!
Biraz fazla kendimize müslümanız. Avrupa’da minaresiz cami zorlaması olunca
kıyamet koparıyoruz ama
restore edilen bir kilisenin haçsız açılabilme ihtimalinden rahatsız olmuyoruz. Şükür ki olanlar var.
Akdamar Adası’ndaki
Ermeni kilisesi haçına kavuştu. Şimdilik kilisenin tepesinde değil ama bu “gericiler” onu da yerine koyacak bir yol bulur herhalde.
Görmeniz gereken bir sergi
Profesör
İhsan Bilgin ve arkadaşları, müthiş bir
İstanbul sergisi hazırlayıp açtı.
Aslında daha önce açılacaktı ama İhsan Hoca’nın sağlık sorunları nedeniyle biraz gecikti.
Seginin adı “İstanbul 1910-2010... Kent, Yapılı
Çevre ve Mimarlık Kültürü
Sergisi.”
Yaşadığınız
kentin son 100 yılda nasıl bir değişim ve dönüşümden geçtiğini görmek istiyorsanız mutlaka görün.
Santralistanbul, İstanbul
Bilgi Üniversitesi ve İstanbul 2010’un katkılarıyla hazırlanan sergi, bu muhteşem kentin semt semt gelişimini, bozuluşunu, tek
rar kendini buluşunu ayrıntılarıyla anlatıyor.
Haftasonu bir kaç saatinizi bu sergiye ayırın ve tarihi bir
yolculuk gerçekleştirin.
İstanbul’u ne kadar az bildiğinizi yeniden keşfedin, çünkü bu şehir tamamına hakim olamayacak kadar büyük, zengin ve tarihi.
Sergiye emeği geçen İhsan Bilgin, Günkut Akın,
Burak Boysan, Sibel Bozdoğan, Murat Güvenç,
Tansel Korkmaz ve Eda Ünlü Yücesoy’u kutluyorum.
Öğretmenler, çocukların bu sergiyi görmesinde büyük yarar var.