Türkiye halkının üçte iki civarında bir bölümünün
özgürlük ve bunun hukuki çerçevesini çizecek yeni bir ‘
toplum sözleşmesi’, yani yeni anayasa istediği ortaya çıktı.
12
Eylül 2010, anayasa değişikliği
referandumunun en temel ölçüsü budur.
Yüzde 58’e 42’lik sonuç, ‘toplumun bölündüğü’ savlarını geçersiz kılmıştır. Arada 6 milyonluk bir fark vardır. İsrail’in toplam nüfusu kadar,
Yunanistan nüfusuna yakın, yüzde 16’lık kocaman bir fark.
Üçte ikilik kesim içinde, ‘boykot’ta bulunanları ve “
Anayasanın tümü değişmeli, yeni anayasa yapılmalıdır” gerekçesiyle maksimalist bir taleple ‘hayır’ verenler de dahildir. ‘
Boykotçular’ ve söz konusu gerekçeyle ‘hayır’ oyu verenlerle birlikte,
temiz yüzde 58’i birlikte hesaplarsanız, Türkiye’de ‘değişim’ isteği, ‘statüko’ yandaşlığını güdük bırakacak biçimde kendini ortaya koymuştur.
Referandum sonucunun bir okuması da budur.
Referandum sonucunun bir de özel anlamı var:
Türkiye halkı, askeri asker olarak istediğini, ‘
siyasette asker’ istemediğini tartışmaya mahal bırakmayacak bir kesinlikle ortaya koymuştur.
Referandum sonucunun en çarpıcı anlamı da budur.
Siyasi güvence için askerle oynaşmaya kalkanı bu halk fena halde çarpıyor. Bu dersi yarım yüzyıldır veriyor. MHP, bu derse sırtını çevirdiği için referandumda çarpıldı.
Şunun şurasında üç yıl önce, 2007’de 367 hokkabazlığına bulaşan ve 27
Nisan e-muhtırasıyla örtüşmüş duruma kendilerini düşüren DYP (bugünkü DP) ile
ANAP, 22 Temmuz 2007
seçimlerinde halkoyu tarafından
imha ve iptal edildiler.
O partiler siyaset haritasından silinmekle kalmadı, genel başkanları
Mehmet Ağar ile
Erkan Mumcu’yu ortalıkta gören de kalmadı.
12 Eylül’ün ürünü anayasanın arkasında durduğu görüntüsünü veren MHP’yi halkoyu, 12 Eylül 2010 referandumunda çarptı.
Erzurum’dan Yozgat’a, Gümüşhane’den Osmaniye’ye MHP’nin güçlü zeminleri altından kayıverdi.
***
Bu arada, Türkiye halkı, referandum sonucuyla ‘askeri
vesayet rejimi’nin ‘
sivil façade’ı rolüne girmiş olan ‘yargı kastı’nı da deldi geçti. Alenen siyaset yapan
HSYK Başkanı’ndan
Yargıtay ve
Danıştay başkanlarını rolünü ortadan kaldırdı. Anayasa değişikliklerinden sonra yargı, gerçekten yargı haline dönüşmek zorunda kalacak.
Bununla birlikte, Türkiye halkının güçlü özgürlükçü ve değişimci iradesinden etkilenmeyen kesimlerin başında medya geliyor. Türkiye’nin kutuplaştığı iddiasını güden ve alenen ya da mahcup biçimde ‘hayır’ yandaşlığı yapan ‘kanaat önderleri’ni referandum gecesi televizyon ekranlarından dinlediğiniz ve dün değerlendirme yazılarını okuduğunuz
vakit, ‘kendini aldatma özgürlüğü’nden yararlandıklarını sonuna kadar görebilirsiniz.
Yüzde 42’nin yüzde 58’den daha anlamlı olduğundan dem vurarak, Kemal Kılıçdaroğlu’nu referandumun galibi gibi göstermeye kalkışan şahane yorumları izledik ve okuduk.
Bu tür ‘kanaat önderleri’nin kamuoyu aldatmalarının mümkün olmadığı, referandum sonucuyla net biçimde anlaşılıyor. O yüzden, kamuoyunu aldatıyor olmalarından kaygılanmak için bir neden yok. Kendilerini aldatma özgürlüklerine ise elbette karışılamaz. Bunun bir sakıncası da yok. Halk bunları dinlemiyor nasılsa.
Referandum sonuçları dikkatle değerlendirildiği takdirde, ‘kıyılar’ın
ülke genelinde ayrıldığı şeklinde ve
CHP’nin başarılı olduğuna ilişkin değerlendirmelerin geçerliliği olmadığı görülecek.
Basit bir aritmetik bilgisi: Türkiye’de ülke çapında yapılan son seçimler olan 29
Mart 2009’da referandumda ‘hayır’ pozisyonu alan CHP, MHP, DP ve DSP’nin toplam oyu 18 milyon idi. Bir yıl içinde 2.5 milyon daha yeni
seçmen katıldı. Referandumda ‘hayır’ oylarının toplam sayısı 15 milyon küsur. Arada 3 milyonluk bir fark var.
Nerede CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun başarısı.
Boykot dışında kalan Güney
doğu-Doğu illerindeki oylarına bakıldığında
Diyarbakır 94-6,
Mardin 93-7,
Batman 95-5,
Urfa 94-6,
Ağrı 94-6, Erzurum 87-13,
Gaziantep 70-30 vs. gibi sonuçlar ortaya çıkıyor.
CHP, buralarda nerede?
Buna karşılık CHP’nin -muhtemelen MHP ile birlikte- varlık gösterdiği, ‘hayır’ oylarının ‘evet’ten daha çok çıktığı
Akdeniz ve İç Ege göstergelerine bakalım?
Manisa 49-51,
Uşak 49-51,
Balıkesir 48-52, Denizli 46-54,
Hatay 49-51,
Antalya 43-57,
İzmir 36-64,
Adana 44-56 vs.
Yani, CHP ve MHP’nin müştereken varlık gösterdiği yerlerde, bazılarında çok yakın oranlarda ikisinin toplamına yakın başkalarının da gücü ve oyu söz konusu. Bu rakamları seçim sonuçlarına dönüştürdüğünüz vakit ve ‘Korku Cumhuriyeti’ yalanının geçersizliğinin daha açık anlaşılabileceği 2011 seçimlerine projekte ettiğiniz takdirde, CHP’nin de ciddi bir başarısızlık tablosuyla yüz yüze olduğu ortaya çıkacaktır.
Kıyılar, kendini aldatanlar korosunun ileri sürdüğü gibi Türkiye genelinden kopmuş filan değildir. Sadece, o kesimlerde muhalefetin toplam oyları daha fazladır.
Güneydoğu ve BDP’nin yüzde 40’lık gücü ayrı bir yazının konusu.
***
Muhalefetin şimdi yapacağı iş, şapkayı önüne koyup “Biz, nerede, neden yanlış yaptık?” diye kendine sorması, düşünmesi ve Türkiye halkının şaşmaz bir açıklıkla ortaya koyduğu eğilimi anlamaya çalışmasıdır.
Şimdilik böyle davranacaklarına ilişkin bir işaret vermediler. Hatta Kılıçdaroğlu, anlamsız yere ‘hükümete güvenoyu’na dönüştürdüğü kampanyasının sonucunda yüzde 58’lik bir güvenoyu sonucu çıktığı sonucunu haliyle verecek, kendi kazdığı çukura kendisini düşüren çizgisinin yenilgisini zarafetle kabul ederek, puan kazanacak yerde yine anlamsız suçlamalar ve polemiklerle referandum sonucunu değerlendirmeye kalkıştı.
Kendi seçmen kimliğine sahip çıkamayan bir siyasi liderden söz ediyoruz.
Bir de kendini aldatanlar korosunun şarkılarıyla büyülenip karga kılavuzlarda ısrarla devam ettikleri takdirde, 2011 seçimlerinin sonuçlarının kendileri için büyük bir hüsran olacağı şimdiden, referandum sonucuyla anlaşılmış durumdadır.
Halka güvenmeyi, halkı tanımayı, en önemlisi Türkiye halkını sevmeyi öğrenmedikleri takdirde başlarına halkın
sandık başına gittiği her durumda gelecek budur.
Bu zihniyetin yüzde 42’lik bir oran tutturması her şeye rağmen büyük başarıdır!
Yüzde 42’yi yüzde 58’den daha değerli göstermek isteyenlere, bundan sonrası için askersiz ve yargı kastı olmadan yürümek zorunda oldukları yolda kolay gelsin.
Bizim gibiler ise Türkiye halkıyla aynı yolda, gelecek doğrultusunda ilerlemekten çok memnunuz.
Bu da bir
itiraf!