Kamu görevlilerinin kusuru, kastı veya ihmali olan ceza
davaları birer ikişer zamanaşımına uğruyor.
Bu dosyalara şimdi de
Yüksekova çetesi eklendi.
16 kişinin öldürülmesiyle ilgili olduğu belirtilen dava başarıyla kapatıldı.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile
YARSAV bu konuda bir açıklama yapmaz herhalde.
Çünkü bugün görünen tabloda kimi davaların zamanaşımına uğramasından rahatsız görünmüyorlar.
Onları ilgilendiren ve rahatsız eden, zamanaşımına uğramayan davalar.
O nedenle
Ergenekon veya
Balyoz davalarına
bakan hakim ve savcıların görevden alınmasına uğraşıyorlar.
O hakimleri görevden alıp kendi meşreplerinde birilerini getiremezlerse hukuk çiğnenmiş oluyor.
Davaların gündeme bakan, kabul eden hakim ve savcıları, onların hukuk düzeninden değil çünkü.
Hakim dediğin davayı uzatan, çürüten adamdır.
HSYK ve YARSAV bugüne kadar bu davalardan rahatsızlığını defalarca dile getirdi ancak Yüksekova veya 16
Mart katliamı davasının zamanaşımına uğramasından rahatsız olduklarını işitmedik.
Bir kere çıkıp bu davalardan mutsuz olduklarını söylemediler.
16 Mart davasına bakan yargıçlar hakkındaki suç duyurularını bile kapattılar.
1 Mayıs’ın, Kahramanmaraş’ın, Çorum’un aydınlanmamasından rahatsız olmadılar hiç.
Çünkü
Türkiye’de yargının yapısı devleti, devlet adına hukuk dışına çıkanları koruma ve kollama üzerine kurulu.
Önümüzdeki anayasa referandumu bu yapının sonu anlamına geliyor.
Telaş ve korku ondan.
Anayasa değişikliğine hayır için
kitapçık hazırlamaları, öfkeyle demeç vermeleri ondan.
Devletin siyasetçileriyle biraraya gelip atama listeleri hazırlama dönemi sona erecek.
Referanduma
evet demek, hakim ve savcıların atamalarında devletin ve derin devletin rolünün sıfırlanması demek.
Anayasaya evet demek, kamu görevlilerinin hukuk dışına çıkma
özgürlüklerinin sona ermesi demek.
Anayasaya evet demek,
faili meçhul zanlılarının elini kolunu sallayarak dolaşma keyfine son demek.
Bu evet, yurttaşın hakkının, kamu görevlisiyle aynı olması demek.
Halkı yönetilmesi gereken bir güruh olan sözde seçkinler, bu değişime direnmeye çalışıyor.
Ama nafile, bilinçlenen ve değişim, eşitlik ve özgürlük isteyen bir halkın karşısında hiçbir güç direnemez.
12 Eylül’de de böyle olacak.
Atanmış sözde seçkinlerin keyfi hukuk
sistemleri devri kapanacak.
Kimsenin yargıyı ele geçireceği yok, sadece ellerinde tutanların bu imtiyazı son bulacak ve Türkiye de hukukun doğru işlediği çağdaş ülkeler arasındaki yerini alacak.
O yüzden bu referendum sıradan insan için hayati bir önem taşıyor.
Sizin hiç yakınınız öldürülmüş olmayabilir...
Sizin haksız yere mahkum edilmiş tanıdıklarınız olmayabilir.
Ama haksızlığa uğramış, hukuksuzluğa
kurban gitmiş bir tanıdığınız mutlaka vardır.
Çünkü bugünkü sistem sadece onu üretiyor.
Daha adil bir sistem için evet şart.