Bir generalin hukuk vurgusu


Türkiye’de Silahlı Kuvvetler’in devir teslim törenleri “teamül” olarak sivil iktidarlara uyarı mesajları verilme vesilesidir. Gazeteler de “komutandan sert uyarı” diye kocaman manşet atma fırsatı bulur, seçilmişlere gerçek güç sahiplerinin kim olduğunu hatırlatırdı. Son yıllarda bu uyarı ağırlıklı olarak laiklik ve üniter devlet üzerineydi. Giden her komutan seçilmiş iktidarların yanlış politikaları sonucu irticanın hortladığını, laikliğin elden gittiğini söylerdi. Bu yıl da gidenlerin benzer konuşmalar yapıp 12 Eylül’deki referandumda “hayır” kanadına gaz verilmesini bekleyenler var. Ben “Balyoz Davası”, “Islak İmza Davası” gibi davalar, Heron sohbetleri nedeniyle her generalin rahatlıkla bu konuşmaları yapamayacağını düşünüyorum. Zaten vatanın birliğinin tehlikede olduğundan sözeden bir generale verilecek en iyi cevap, yıllarca komuta ettiği silahlı kuvvetlerin birliğinin daha fazla tehlikede olduğunu söylemek olur. Kendi jetini, kendi Heronunu düşürmeyi planlayan bir silahlı kuvvetlerin birlik ve beraberliğinden sözedilebilir mi? Giden komutanların vermesi gereken hesap budur aslında. Konumuza dönersek, Jandarma Genel Komutanlığı’na atanan Orgeneral Necdet Özel’in devir teslim konuşmasının da bir kırılma noktası olduğunu vurgulamak gerekir. Terörle mücadelede hukukun dışına asla çıkmadıklarını, hiçbir şeyin üzerini örtmediklerini söyleyen Orgeneral Özel, insan haklarına vurgu yapıyor: “Güvenlik ihtiyaçları ile insan hakları arasındaki denge iyi kurulmalı. Terörden zarar görenlerin de insan hakları unutulmamalı.” Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturması beklenen bir generalin insan hakkı vurgusu yapması önemli. Çünkü bu ülkede generallerin laiklik, üniter devlet, Türk kanı gibi vurgular yüzünden insan hakkı kavramına hiç atıfta bulunmadığına tanıklık ettik yıllardır. İnsan hakkı, teröristlerin kendilerini savunmak için kullandığı bir kalkan gibi görüldü. Bu yüzden Silahlı Kuvvetler’in en üst kademesine gelmesi beklenen bir komutanın bu vurguyu yapması önemli. Özel’in medyada çıkan iddiaların üzerine gittiklerini vurgulaması da önemli. Çünkü Dağlıca’dan Heronlara kadar Silahlı Kuvvetler personelinin ihmal ve kastını içeren çeşitli iddialar havada uçuşuyor ama mevcut komuta kademesi bu iddiaları görmezden geliyor. Belki Özel’le birlikte medyaya ve dolayısıyla kamuoyuna karşı da sorumlu bir yönetim anlayışı ağır basar. Meclisi saymıyorum, onlar el kaldırıp indirmek dışında sorumluluk üstlenmek istemiyorlar. Bu maaşa, bu kadar iş diyorlar herhalde. Meclise demokrasi gelmeden Türkiye’ye nasıl gelecek, o ayrı bir yazı konusu elbette. Sermaye ve AK Parti AK Parti’nin 8 yıla yaklaşan iktidarında en avantajlı çıkan kesim sermaye kesimi. Kararını, şirket karlarını katladılar, dünya çapın da şirket sahibi oldular. Ama bakıyoruz, hem iktidara hem de son referanduma karşılar. Bunda elbette yaşam farkının önemi var ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun iddiasının rolü var mı merak ediyorum doğrusu. Kılıçdaroğlu, iktidara ters görüş beyan eden işadamlarının maliye kıskacına alındığını iddia etti. Batı deneyimli Maliye Bakanı Mehmet Şimşek buna ne diyecek diye bekliyorum. Baykal’dan açıklama Antalya çevresinde “hayır” kampanyası yürüttüğünü bildiren Deniz Baykal, yakın bir dostu aracılığıyla mesaj yolladı. Deniz Bey, Eşref Erdem’in istifasıyla hiçbir ilgisinin olmadığını, referandumda hayır çıkması için var gücüyle çalıştığını belirtti.
<< Önceki Haber Bir generalin hukuk vurgusu Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER