ASKERİ Şûra’da yaşanan sıkıntı, dışardan bakıldığında, ceza yargısıyla ordu arasında patlak vermiş ârızi bir olay gibi gözüküyor; hükümet de yargıdan yana...
Doğru ama hükümet ve YAŞ’ın kendisi yargı kararlarını yok sayarak davranabilir miydi?
Yargı kararlarının “tutuklama” değil “yakalama” ve “davet” olduğunu söyleyerek, yargı süreci devam ederken, bu terfileri yapmak doğru olur muydu?
“Yakalama” kararları bende de ölçüsüz izlenimi yaratıyor, ama beğenmediğimiz yargı kararını yok saymak gibi bir kapı açılırsa nereye gidilir?
Bu satırlar yazılırken, avukatların itirazına yargı henüz karar vermemiş,
YAŞ toplantısı da sonuçlanmamıştı.
Eski alışkanlık
Eskiden böyle mi olurdu? Hatırlayın;
Genelkurmay, Başkan Mesut Yılmaz’ı irticaya ödün veriyor diye,
Başbakan Ecevit’i de AB’ye ödün veriyor diye
küçük düşürücü
bildiri yayımlamış, susarak olayı geçiştirmek başbakanlara düşmüştü.
Meclis’in gündemine bile karışırlardı.
O alışkanlığın etkisiyle, 2000’li yıllarda da müdahale toplantıları, planları, tartışmaları yapıldı. Soruşturma ve davaların konuları bunlardır: Darbe, müdahale, provokasyon iddialarından tutun da 2007 yılındaki “internet
andıcı”na kadar...
Eski alışkanlığın devamı olan eylemler yani.
2007 yılı genel
seçim ve
cumhurbaşkanı seçimi yılıdır...
Cumhuriyet mitingleriyle, yüksek yargının ilginç kararlarıyla siyasi bir mücadele yaşanmaktadır... Ve aynı süreçte Genelkurmay’da belirli birimler “irtica.org” gibi siteler açarak AKP’ye karşı “
psikolojik harekat” yürütüyor!
Ordu bünyesinde böylesine bir politizasyonu,
demokrasi ve dünyaya açıklık düzeyi bugünkü hale gelmiş olan
Türkiye de kaldıramaz, profesyonelleşme düzeyi yükselen Türk ordusu da kaldıramaz...
Bu süreçte yargı, zaman zaman ölçüyü kaçırsa da çekinmeden
soruşturmalar açıyor...
YAŞ da bunları dikkate alıyor; artık ne andıç, ne
muhtıra.
YAŞ’ta yaşananlar da bu köklü değişimin sancılarıdır.
Normalleşme adımı
Orduyu bütünüyle müdahaleci gibi görmek ve göstermek yanlıştır. Ordunun ve komuta kademesinin ana gövdesi demokrasiye bağlıdır ve zaten o sayede malum girişimler başarısız kalmıştır.
Hatta YAŞ toplantılarının günlerce devam etmesi ve yargı kararlarını yok saymaksızın çözümler aranması olumlu bir gelişmedir!
Ordudaki 28
Şubat hizbi, 2002 YAŞ’ında “gelenekleri çiğneyerek”
Org.neral Edip Başer gibi üstün başarılı bir
komutanı
tasfiye etmişti; 28 Şubatçıların siyasi bir tavrıydı bu!
Devrim Sevimay’ın Edip Başer’le yaptığı mülakatı okuyunuz; Sayın Başer gibi
politika dışı değerli bir komutan tasfiye edilmeyip de orduda normal süreç o zaman işleseydi, son yıllarda yaşadığımız gerilimler olmayacaktı.(
Milliyet, 7 Temmuz 2008)
Hatta büyük ihtimalle, bazı askerler hakkındaki soruşturmalara konu olan olaylar bile olmayacak, bu seneki YAŞ da böyle gerilimli geçmeyecekti.
Geciken normalleşme şimdi oluyor.
Hatta bu seneki Yüksek Askeri Şûra’yı ben eski alışkanlıkların sessizce ayıklanması yönünde bir adım olarak görüyorum; tabii kaba bir “tasfiye” hoyratlığıyla değil, ‘
silah arkadaşlığı’ duygusundan gelen inceliklere de özen göstererek.
SON DAKİKA NOTU: Kriz dün
akşam 21.00 sularında sonuçlandı. Tahmin ettiğim gibi, sağduyu ve hukuka saygı ile
kriz aşıldığı için yazımda bir değişiklik yapmadım.