Türkiye günlerdir
Heron Skandalı ile çalkanıyor ama Genelkurmay’dan “tık” yok.
Lav silahına
boru, ıslak imzalı belgeye kağıt parçası diyecek kadar cüretkarlardı.
Bu
telefon konuşmasına “deli saçması” diyemeyecek kadar sessizler.
Çünkü söyleyecek söz yok.
Gelinen nokta her
baskında “bizim
PKK’lıların mı?” yoksa “Gerçek PKK’lıların mı?” görev aldığını sorgulamak.
Çünkü telefon görüşmeleri Genelkurmay’ın da böyle birlikleri olduğunu gösteriyor.
Telefon görüşmelerinin ortaya koyduğu bir gerçek var;
Hava Kuvvetleri bu işin boğazına kadar içinde.
Olay ne zaman ortaya çıkıyor?
2007’de.
Bu olay bir günde tezgahlanıp devreye sokulmadığına göre bir geçmişi var.
O geçmiş de
Balyoz darbe planlarına kadar uzatılabilir.
Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Fırtına’nın darbeye ortam hazırlamak için Ege’de kendi jetimizi düşürme planları yaptığına ilişkin
iddianame kabul edildi.
Aynı Hava Kuvvetleri “bizim PKK’lılara” hava desteği sağlama işini de üstlenmiş olabilir.
Aleyhine sürekli darbe planlanan bir siyasi
iktidarı zayıflatmanın en etkili yöntemlerinden biri terörün tırman(dırıl)ması.
Halkın ilk tepkisi mevcut iktidara olacağı gibi, demokratik
açılımın önünü kesmek, hatta
olağanüstü hal gibi anti-demokratik uygulamaları gündeme getirmek sözkonusu olacaktır.
Bu konuda ilk teklifin MHP liderinden gelmiş olması bu bakımdan dikkat çekicidir.
Görünen o ki, kabiliyeti, sadakati, güvenilirliği sorgulanan bir silahlı kuvvetler ve komuta kadememiz var.
Siyasetle bunca yıldır bu kadar içiçe geçmiş bir kurumun yozlaşması kaçınılmazdır.
Kendi siyasi bir partiye dönüşmüş silahlı kuvvetlerin asli işlevinden sapması, “kendi PKK’lılarını” yaratması acı bir gerçektir ama
sürpriz değildir.
Sürpriz olan siyasi iktidarın sessizliğidir.
Mesele artık sadece iktidar olmak değil, masum gençlerin kanının akmasını engellemektir.
Bunun yolu da silahlı kuvvetlerin askeri liseden başlayacak şekilde yeni bir pespektifle ele alınmasıdır.
Gerekiyorsa, komuta kademesinin baştan aşağı yenilenmesi de gündeme getirilmelidir.
İhanete varan iddiaları 3 yıldır uyutan bir komuta kademesinin o koltukta oturma hakkı yoktur, olamaz.
Böyle önemli bir iddiayı para karşılığı gençlere sahte
çürük raporu verdiği iddia edilen birine
havale edilmesi kuşkuları daha da artırıcıdır.
Bugün işe şu Heron’larla Balyoz
darbe planı bağlantısını araştırmakla başlamak gerek.
Hava Kuvvetleri bu planının göbeğinde görülüyor.
Heron işini de özel mahkemenin soruşturmasında yarar var.
Siyasi iktidar da 12
Eylül idamlarına
gözyaşı dökmeyi bıraksın bugün gençlerin karanlık senaryolarla öldürülmesinin önünü alacak adımları atsın.
Silahlı Kuvvetler açılımı olmadan bu
ülke yerinde saymaya devam edecek çünkü.
Yine şehit, yine
ihmal
Her baskın ihmali aşan, kasta varan soru işaretlerini beraberinde getiriyor.
Hrant Dink’i okeyci çocuklara öldürtme işini üstlenen zihniyet şimdi de “şehit edebiyatının” arkasına sığınıyor.
Bu çocukları “hangi PKK öldürdü?” sorusunu gündeme bile getirmiyor.
Çünkü 20 yıl yönettiği gazetesinin misyonunda bu yok.
O zaman, Zaman Gazetesi’nin dünkü manşetinde yer alan sorulara misyonu açısından bir
cevap uydursun.
Belki “istihbaratı alan” komutanlar kahvede okeye dalmış diye yazar ama bir okumasında fayda var.
O gençleri sevmek
timsah gözyaşı dökerek değil, bu soruları sormakla gösterilir çünkü:
- Emniyet ve askerî istihbarat 10 gün önce ‘Çukurca’daki birliğe
eylem yapılacak’ uyarısında bulunmuş.
- İddialara göre birliğin donanımı yüksek olmasına rağmen termal kameralar yine çalışmıyordu. Sensörler faaliyette değildi.
- Uzaktan kumandalı aydınlatma mayınlarının devreye girmediği, helikopter desteğinin de geciktiği ileri sürülüyor.
- Zap kampından gelen teröristlerin günler önce hâkim tepelere
lojistik yığınak yaptığı ve istihbarat topladığı iddia ediliyor.
Bir soru da benden...
Heronların koordinatları değiştirilmiş miydi?