M*A*S*H adlı 1970 tarihli, ödüllü bir
Amerikan komedi filmi vardır.
Kore Savaşı sırasında (1951) orduya ait bir 'Seyyar Cerrahi Hastanesi'nde görevli kasap lakaplı doktorların maceralarını anlatır.
Robert Altman gibi bir ustanın yönettiği filmi, Türkiye'de "Cephede Eğlence" adıyla gösterdiler.
İkinci Dünya Savaşı'nın muzaffer gücü hiç kuşkusuz ABD ordusudur. Dünyanın dört bir yanında jandarmalık yapar. Önce ABD'nin, sonra müttefiklerinin çıkarlarını korur.
Öte yandan ABD film endüstrisi, medyası ve yazarları gibi kesimler, bu orduyu bol bol eleştirir.
Eksiğini, yanlışını, hatta ahmaklığını gözünün içine sokar. Bazen ciddi bir üslupla yapar bunu, bazen de mizahla...
***
Peki, bu nasıl mümkün olur?
Çünkü o devasa savaş makinesi, "
sivil denetim" altındadır. İşte gördünüz, bir mülakatta Hükümeti eleştirdi diye, Başkan Obama,
Afganistan komutanı General Stanley McChrystal'i görevden alıverdi.
Bizde ise GK Başkanları TV'ye çıkıp saatlerce konuşur... "Sözün bittiği yerdeyiz" diyerek,
PKK militanlarına adeta "Kaçın, saklanın; geliyoruz" mesajı gönderir... Cumhurbaşkanı bile buna kızar ama Malum Komutan görevine devam eder...
İşlerini iyi yapsalar, hadi neyse; biraz hoş görülebilir. Ama şafak saymış herkes bilir ki kaportayla
motor birbirini tutmaz oralarda.
***
Mesela şu Kardak olayı.
Hani dün değinmiştik.
"Botun parasını cepten verdik" diye kendilerini fedakâr kahramanlar ilan ediyorlardı ya... Baklayı ağızlarından çıkardılar. Olay şöyle:
Kardak için önce Bodrum'a uçacaklar. Botu, benzini alıp uçağa gidiyorlar. Ama
pilot benzin bidonlarını ve dalış tüplerini kabul etmiyor.
Onları bırakıp uçuyorlar.
Benzinin sağlanacağı birlik uzakta kalıyor. Komutanlardan ve Ankara'dan sürekli "Hadi daha Kardak'a çıkmadınız mı" baskısı geliyor.
Bunlar da benzini kendileri alıyor... Harcadıkları para da geri ödeniyor.
Affedersiniz kahramanlık ve fedakârlık bu öykünün neresine düşüyor? Ben çıkaramadım.
***
Bazı okurlarımız
operasyonun gizliliğinden söz eden mesajlar gönderdi dün...
Ne gizlisi yahu? Bunların Güneşli'de çıkan bir
gazeteleri var ya... Hani
derin devlet ceridesi. "Mülk sahibi" İstanbul'da, "intifa hakkı sahibi" Ankara'da oturur...
İşte o gazetenin yayın yönetmenine
telefon etmişler. "Biz Kardak'a çıkacağız" diye anlatmışlar. O da "
Millet arkanızda" filan demiş.
Millet dediği yönettiği gazete: Anlamsız, saçma sapan, aslında yerden yere vurulması gereken bir olayı, "kahramanlık" diye yutturdular halka.
Sonra da unutturdular.
***
"
Poyrazköy Davası" açıldı da işin aslını az buçuk öğrendik: Yıl 1996 olmuş, SAT komandolarını tam teçhizat bir yerden, bir yere götürmeye acizler.
Benzinin, dalış tüpünün uçağa alınmayacağından haberleri yok. (Tarifeli THY uçağı mıdır nedir?) İfşaatlara bakılırsa, giderken Kardak'ın da nerede olduğunu dahi bilmiyorlarmış. Yani tam bir "Saldım çayıra, Mevlam kayıra" hali.
Şimdi bunun M*A*S*H tadında filmi yapılmaz mı arkadaşlar? "Komandolar Eğleniyor", "Yunanla Dans" ya da "Botumun Benzini Bitti"!
Yapılır elbette. Seyirci gülmekten kırılır.
Film müziği düğünlerde çalınır.
Peki, bunun üzerine, "PKK militanlarını, insansız
hava aracı Heron'dan korumaya çalıştıkları MİT tarafından saptanan" personele, üç yıldır ses çıkarmayanlar, nasıl bir tepki gösterir?
Gülmeyin! Bak hâlâ gülüyor...
EMRE AKÖZ - SABAH