Bunlar bizimle kafa buluyor galiba! Adamlar
Poyrazköy Davası'nın sanığı. Yani Savcılar bunları ciddi biçimde suçluyor. Diyorlar ki:
1) "Siz bazı
amirallere suikast düzenlemek üzere
hazırlık yaptınız..."
2) "Siz
Kafes kod adlı
eylem planıyla suikastlar düzenleyerek, Türkiye'yi gayrimüslimler için yaşanmaz bir
ülke gibi gösterecektiniz. Ayrıca Koç Müzesi'ndeki denizaltıda
bomba patlatarak çocukların ölmesine yol açacak ve böylece insanları huzursuz edecektiniz. Bütün bunların amacı
Ergenekon şebekesinin yapacağı darbeye gerekçe hazırlamaktı."
Savcıların elinde topraktan çıkarılan silahlar ve
mühimmat, planlar, bu konularda bilgilerin bulunduğu CD'ler, ihbar mektupları gibi çok çeşitli deliller var.
***
Peki, suçlamalara
savunmanın cevabı nasıl? Bütün medyada aynı hikâye...
Albay demiş ki: "Biz Kardak'a çıktığımız botun benzinini kendi
kredi kartımızdan ödemiştik... 13 yıl önce kahramandık... Şimdi
terörist olduk..." (Doğrusu: Ocak 1996, yani 14.5 yıl) Albay olanının söylediği doğru mudur?
Doğrudur herhalde...
Benzin faturasını ve kredi kartının slipini göstermiş...
Ama bir dakika...
Bu işte bir tuhaflık yok mu?
1) Benzin parasını cebinden vermiş olmanın, savcıların iddialarıyla ne alakası var? Ben derim bayram haftası, o anlar
mangal tahtası...
2) Diyelim ki askeri bota benzini kendi cebinden alman, fedakârlığını gösteriyor. Ama aynı zamanda düpedüz görevini iyi yapmayan, hazırlıkları eksik bir
komutan olduğunu da göstermiyor mu?
Çünkü... Askeriyede para var mı? Var, hem de küfeyle... Benzin var mı? Var, tonlarca...
Ee, peki sen o botu niye benzinsiz bırakıyorsun da... Kriz patlayıp da kullanmak gerektiğinde, benzinini kendi paranla koymak zorunda kalıyorsun?
Gelin tamamen aynı verileri kullanarak ben size başka bir
senaryo yazayım:
"Kardakcı" biraz dalgacı... Botun benzini bitmiş, umurunda değil (Sahi niye bitmiş, özel araca mı konmuş?)... "Nasıl olsa kullanmak gerekmez" diye düşünüyor belki de... Halbuki bunlar
SAT komandosu... İtfaiyeci gibi: Her an, her saniye operasyona hazırlıklı olmaları gerek...
Derken
kriz patlıyor... "Kap botu gel, Kardak'a çıkacaksınız" deniyor... "Komutanım, benzin yok" diyemez... Çünkü amiri canına okur, "Niye daha önce söylemedin" diye...
Aracı yakıtsız bekleten Kardakçı, mecburen, telaş içinde bota kendi cebinden benzin koyuyor...
Şimdi kalkmış, kendi "askeri" yetersizliğinin kanıtı olan benzin faturasını, "fedakârlığının" kanıtı gibi mahkemeye sunuyor.
Evet, bu senaryoyu nasıl buldunuz bakalım?
***
"Savunma, suçsuzluğunu kanıtlamak için her şeyi kullanır... Savunmanın makul, mantıklı, akla yatkın olup olmadığına
yargıç karar verir" mi diyorsunuz?
Haklısınız. Doğrudur.
Peki, çakma kahramanların medyadaki şakşakçılarına ne diyeceğiz?
İlk olarak Kardak gibi saçma sapan bir krizi kim patlattı, niye patlattı?
Acaba iç
politika hesabıyla
küçük çaplı bir Türk-
Yunan Savaşı çıkarmak isteyenler mi vardı 14 yıl önce Ankara'da?
Bunları anlatsınlar bize!
İkincisi...
Nasıl oluyor da, silahlardan, patlayıcılardan, suikastlardan söz eden bir iddianameyi göz ardı edip...
Suçlamalarla hiçbir ilgisi olmayan, yargıcı bile kızdırıp, "Yani devletin benzin alacak parası yok muydu" dedirten sözlere, "Plevne Savunması" muamelesi yapıyorlar?
Nasıl oluyor da oluyor?
SABAH