Aslı Aydıntaşbaş’ın haberi dün gazeteci deyimiyle
Milliyet gazetesinin “sürmanşetindeydi.”
Yani logonun üzerinde.
Haber, “Evet, sahte
darbe notları geldiği” başlığını taşıyordu.
2004 yılında dönemin
Ankara Büyükelçisi Edelman’a ordu içindeki darbeye hazırlanan cuntayı anlatan elyazısı bir ihbar mektubunun öyküsü bu.
Edelman bu gelişmeyi Çetin Doğan’ın damadı Dani Rodrik’in bloğuna yazmış.
Edelman sözkonusu
belgeyi inceletmiş ve “kaba bir kalpazanlık vakası” olduğu sonucuna varmış.
Edelman, notları yanında olmadığı için ihbar mektubunun
Balyoz veya
Ergenekon’a ait oup olmadığını hatırlayamamış.
Yeni Şafak’ta Taha Kıvanç müstear adıyla Kulis köşesini yazan
Fehmi Koru tam da bu konuya hatırlatmış kendisine:
“
Washington’u
Irak Savaşı sırasında Ankara’da temsil eden Eric Edelman bile tezvirat işine karıştı. Yakın zamana kadar ‘Ergenekon’ tutuklusu olan bir
emekli orgeneralin ABD’de yaşayan kızı ve damadına, ‘Ak Partililer’ demiş Edelman, ‘Bana da askerlerin darbe yapacağına dair bir belge getirmiş
lerdi; araştırttım, belge sahte çıktı...
Ya Edelman doğru söylemiyor, ya da sözünü nakledenler yanlış anlamış. Doğrusunu buraya yazıyorum: Edelman’a ulaştırılan belge bizim askerlerin darbe girişimiyle ilgili
yerli bir belge değildi; Refahyol’un 28
Şubat süreciyle işbaşından gönderilmesinin ABD tarafından tezgâhlandığına dair bir
Amerikan belgesiydi. Belgeyi görenlerin bir bölümü ‘sahte’ dediği halde, gerçekliğine inanan saflar yine de ABD Büyükelçisine sunmuş olmalılar.”
Fehmi Koru ile dün konuştum, belgenin
Amerikan Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlandığı iddia edilen bir 28 Şubat
yol haritası belgesi olduğunu anlattı.
Ankara’da zamanında bir dönem konuşulmuş unutulup gitmiş.
Bu konuya geçmeden önce Genel
kurmay Başkanı’nı 2010
Mart ayında Milliyet gazetesi Ankara temsilcisi Fikret Bila’ya yaptığı Balyoz’la ilgili şu sözleri hatırlatayım önce:
“1.
Ordu plan semineri kapsamındaki gelişmeler ne zaman oldu? 22 Şubat 2010 Pazartesi günü. Olay ciddidir ve bugüne kadar belki yaşanan olayların
Türk Silahlı Kuvvetleri üzerindeki etkisi açısından en önemlilerinden birisidir. Ve en ciddilerinden birisidir.”
Dönelim 28 Şubat’ta Amerika’nın rolüne...
Bu rolü
Cengiz Çandar, Hasan Cemal’in son kitabı “
Türkiye’nin asker sorunu” kitabının 302’nci sayfasında anlatıyor.
Çandar 1999 yılında Washington’dadır.
Bir toplantı esnasında konu 28 Şubat’a gelir:
“Washington Institute adlı
İsrail lobisinin düşünce kuruluşunun ba
şında bulunan Alan Makovsky, Morton Abramowitz’e ‘O 12 mart günü sekizinci kattaki toplantıda neredeydin?’ sorusunu yöneltti. Abramowitz, ‘Amerika dışındaydım. O yüzden katılamadım’ cevabını verdi.
Toplantıda herkes Londra’dan gelmiş olan Philip Robins ve benim dışımda Amerikalı idi ve neyden söz edildiğini anlamışlardı. Sohbette müdahale ettim, ‘Sorması ayıp olmasın; sekizinci kat nedir, sözünü ettiğiniz ne toplantısı?’ diye sordum.
Alan Makovsky, “Sekizinci kat, Amerikan
Dışişleri Bakanlığı’nın en üst katıdıt. Orada sadece kafeterya vardır ve sadece
bakan tarafından kullanılır. Genelde kapalı durur. 12 mart 1997’de, yani 28 Şubat’ta yapılan MGK toplantısından tam iki hafta sonra Madeleine Allbright orada bir grubu ‘Türkiye’ başlıklı bir toplantı için davet etti.
12 mart 1997’deki toplantıdan nasıl bir sonuç çıktı peki?
‘Short of a coup.
Erbakan government gotta go!’
Yani, ‘askeri darbe yolu olmaksızın Erbakan hükümeti gitmelidir.”
Biraz fazla alıntılılı bir yazı oldu,
Mustafa Karaalioğlu çok sevmez böyle yazıları ama at izi it izine karışmasın diye not düşmek şarttı.
Belki Edelman da bu arada notlarını bulur.