Biz evimizi düzeltmezsek müdahale eden çok olur!


İsrail bugün Filistin sorununu barışçı yöntemler yerine askeri yöntemlerle çözme alışkanlığını sürdürmeye çalışmanın bedelini ödüyor. Soğuk Savaş yıllarında Amerika’nın açık çekini alan İsrail, bölgede astığı astık kestiği kestik bir güç haline geldi. Amerikan silah sanayi ve istihbaratının desteğiyle, Sovyetler Birliği destekli Arap ülkelerini birer birer dize getirdi. Bu savaş Kore, Vietnam gibi, ‘’Özgür dünya’’ ile ‘’Komünistler’’ arasında bir bilek güreşiydi. Türkiye, NATO üyesi azgelişmiş bir ülke olarak Amerikan politikalarını bire bir takip etti. Her gerilimde İsrail’in yanında yeraldı. İsrail hem Batı’nın bir müttefiki, hem de zihinlerimize bizi arkadan hançerleyen ülkeler olan nakşedilen Araplara hakettiği cezayı veren bir ülkeydi. O yıllar Türkiye’nin ihracat rakamının ortalama bir Amerikan şirketi düzeyinde seyrettiği yıllardı. Soğuk Savaşın bitimini doğru okuyamayan ülkelerden biri İsrail oldu. Uluslararası haber kanalları ve sinema endüstrisindeki müthiş propaganda gücüyle askeri kuvvetine güvenen İsrail, Filistin’de kendi bildiğini okumaya devam etti. Neo-con yönetimleri bu politikaya destek verdi. 28 Şubat sırasında Türkiye, bu politikaya yedek güç olarak yazıldı. Ancak son 8 yılda hem Türkiye, hem dünya çok değişti. Askeri üstünlüğünü açık ara sürdüren ABD, süper güç konumunu sürdürmeye devam etti ama kendisine rakip güç merkezleri de ortaya çıktı. Bunlar sadece Rusya, Çin, Hindistan gibi ülkelerle sınırlı değil. Brezilya, Türkiye gibi hem dünya sahnesinde, hem de bölgesinde daha etkin rol oynamaya çalışan ülkeler de sesini duyurmaya başladı. Bunlar ergenlik çağını aşan ülkeler. Ayrıca ekonomik çıkarları zaman zaman Batı’dan farklılaşmaya başladı. Bugün İsrail ile 2.5 milyar dolarlık bir ticaret hacminden bahsediliyor ama bu rakam İran dahil edildiğinde Arap ülkeleriyle 30 milyar dolara ulaşıyor. Üstelik bu ticareti gerçekleştiren insanlar, siyasette giderek etkin hale geliyor ve bu duruş dış politikayı da kaçınılmaz olarak etkiliyor. Türkiye’nin ekonomik çıkarı, İsrail’den çok, Arap ülkelerine yakın olmaktan geçiyor. Kimilerinin Eksen kayması denilen bu diplomatik değişim, aslında ülke çıkarından kaynaklanıyor. İsrail bu değişimi zamanında ve doğru olarak okuyamadı. Gazze’de bildiğini okumaya devam etti. Ama dünya artık haberleşme kaynaklarının zenginleştiği bir ortam ve hukuka, insan hakkına aykırı her eylem dünyada anında yankı buluyor. Tüm haber kaynaklarını denetim altında tutmanız ve dünya kamuoyunu biçimlemeniz artık mümkün değil. İsrail, Filistin meselesini hakkaniyete uygun bir biçimde çözümlemediği için dış dünyanın tepki ve haklı müdahalesiyle karşılaşıyor. Bu gerçeğe, eski yöntemlere başvurarak tepki gösteriyor. Nasıl mı, başına dert olan ülkelerin başına dert açarak. Türkiye’de son dönemde yaşanan şiddet olayları bu gözle okunmalıdır. Bu noktada İsrail’e kızmalıyız ama iğneyi kendimize de batırmalıyız. Türkiye kendi evini düzene koymadıkça, dışarıdan oynanmaya açık bir ülke olmayı sürdürecektir. Aslolan, bu tip müdahalelere imkan vermeyecek hukuka, insan hakkına saygılı düzeni bir an önce kurmaktır. Türkiye bu yolda çok vakit kaybetti. Adı var, kendi yok açılımda bir adım atılmadı. Çocuklar cezaevine konularak bölge rahatsız edildi. Şiddeti kökten çözecek adımlar atılamadı. Mahmur Kampı boşalacak dendi, üç tane keçi bile getirilemedi. Bugün İsrail, yarın bir başkası... Kendi topraklarınızda silahlı bir güç varsa, önünüze engel çıkarmak isteyen her ülke bu gücü kullanmak ister. Türkiye, bölgede ve küresel çapta etkin bir oyuncu olmak istiyorsa, bu meseleyi halletmek zorundadır. Başkalarına kızmadan, kendimize kızalım.
<< Önceki Haber Biz evimizi düzeltmezsek müdahale eden çok olur! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER