Cumhuriyet Türkiye’nin önemli bir
gazetesi.
Yayın çizgisini beğenip beğenmemeniz bu gerçeği değiştirmez.
Ancak Cumhuriyet uzun yıllardır statükocu, değişime karşı, askerden yana, fazla demokratik ve çok sesli olmayan bir çizgi tutturmuş durumda.
Aslında bu gerçeği yazacak en iyi iki isim Hasan
Cemal ve
Okay Gönensin ama onlar topa girmiyorlar.
Girseler, küfrün önü açılacak, onu görüyorlar.
Onlar, zamanında Cumhuriyet’te değişim gerçeğini görmüş ve değişim yolunda adımlar atmıştı.
O zaman
İlhan Selçuk ve okurlar elele vermiş değişimci kanadı
tasfiye etmişti.
Aradan yıllar geçti,
Ergenekon, ordu komutanlarının planları,
darbenin imkansızlığı ortaya çıktı.
9 Mart’tan Ergenekon’a çok fazla şey değişmemişti, bu ülkede darbe olacaksa, Cumhuriyet patron değil, ancak aracı olabilirdi.
Bence
İlhan Selçuk sonunda bu gerçeği gördü ve Cumhuriyet’in sağlam bir geleceğe sahip olması yolunda çaba harcıyor.
Darbeciliğin, tek sesliliğin Cumhuriyet’in geleceğini tehlikeye düşüreceğini görüyor.
Ömrünü bu gazeteye adamış biri için ağır bir durum.
Bu gidişle, Cumhuriyet’in her sadık okuruyla birlikte öleceğini biliyor.
Onun için gazeteyi daha bir gazete yapmaya, gençleştirmeye uğraşıyor.
Gözü arkada kalmasın istiyor.
Kendisinden sonra yaşayacak en önemli eser bu gazete çünkü.
Ama kaderin cilvesi.
Hasan Cemal ve arkadaşlarının başına ne geldiyse onun başına da geliyor.
Yöntem tartışılabilir ama Cumhuriyet gibi bir gazetenin yoluna
Ankara Temsilcisi olmadan uzun süre devam etmesi düşünülemez.
Mustafa Balbay’ın yerine ataması yanlış değildir ama kendisine daha etkili bir konu önerilmesi kaydıyla.
Gerçi her Cumhuriyet yazarı için Uğur Mumcu’nun yerinde yazıyor olmak, temsilcilikten daha önemlidir aslında.
Mevcur yazar kadrosunun gençlere hitap eden, daha geniş kesimlere hitap eden, laikliği
Kadıköy sahilinde şarap içmekten ibaret saymayan isimlere ihtiyacı var.
Bu çok açık ve bunların gereği yerine getiriyor.
Ama İlhan Selçuk’un yetiştirdiği okur ve kimi yazarlar bundan memnun değil.
Bu müthiş tutucu bir okur.
Onlar için gri yok,
siyah-beyaz var.
Her değişim bir
satış, davaya
ihanet olarak görüyorlar.
O yüzden okur tabanı sertlik yanlılarına dayanan
Vatan,
Milliyet, Cumhuriyet gibi okurlar çok ciddi sancılar geçiriyor.
Oysa çağımız grinin bile tonları olan bir çağ.
Kökten red mümkün değil.
İlhan Selçuk zamanında Hasan Cemal’in başlattığı değişim çizgisine karşı koymasa, okurlarını da alıp gazeteden gitmese, Cumhuriyet bugün çok farklı bir yerde olabilirdi.
Tarih hataları affetmiyor.
İlhan Selçuk
hastane yatağında belki bunları da düşünüyordur.