Yusuf
Kaplan, 85 yaşında, vücudunun yüzde 79’u felçli,
Elazığ E Tipi Cezaevi’nde...
Nurettin Soysal
lenf kanseri, doktor
raporuna göre altı ay ömrü kalmış,
Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde...
Halil
Güneş kemik kanseri, ölmek üzere, Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde...
M.
Emin Öakan, 72 yaşında, kronik
kalp, yüksek
tansiyon ve zehirli
guatr hastası...
Gazi Dağ, belden aşağısı felçli, iyileşme şansı bulunmuyor, ihtiyaçlarını karşılayamıyor,
Antalya E Tipi Cezaevi’nde...
A. Samet Çelik...
İzzet Turan... Ağa
Sağlık...
Hakim Eşiyok... Aslan Karslı... Deniz Yıldız... Nizamettin Akar... Resul
Gülen diye devam ediyor liste.
İsimlerinin karşısında
kolon kanseri,
mesane kanseri, Korsakof hastası diye hastalıklarının dökümü yapılmış.
Hepsi
örgüt üyesi olma suçuyla tutuklanmış veya hüküm giymiş.
İnsan Hakları Derneği, hepsi hakkında doktor raporu olduğunu ancak
Adli Tıp’tan rapor alamadıklarını belirtiyor.
Hayatlarının son dönemlerini yakınlarıyla geçirme şansı tanınmıyor onlara.
Bunu yapanlar Hipokrat yemini etmiş hekimler.
Bu
dosyaların Cumhurbaşkanı Gül’ün önüne gitmesinin önüne geçiyorlar.
Merak ediyorum Ahmet Necdet Sezer’e bu tip kaç dosya gönderilmiştir, Abdullah Gül’e kaç tane.
İnsan hakkını hiçe sayan vahim bir uygulamayla karşı karşıyayız.
Kendini asker yerine, devlet yerine koyan ve mesleklerinin gereğini yerine getirmeyen bir grup doktordan bahsediyoruz.
Hukukun, insan hakkının hiçe sayılması
Ergenekon’dur aslında.
Kuddusi Okkır’ın cezaevinde
ölümünü haklı olarak eleştiren kalemler bu insanları görmezden geliyor.
Çünkü onlar da bu ülkenin insanlarına dost-düşman diye bakıyor.
Bir tek gün bu insanların hakkını, huzurlu ölüm hakkını savunan tek kelime yazdıklarını görmezsiniz.
Çünkü onların ruhları da Ergenekon...
İlk günden beri Ergenekon davasındaki hukuk ihlallerini dillerine doladılar.
Çünkü onlar için beyaz Türkler’in hakları vardır.
Kürt’ün, muhafazakarın, dindarın hakkı sözkonusu olamaz.
Onlar başlarına geleni çekmek durumundadır.
Onlar cezaevine atılır, ölüme terk edilir, okul kapısında bekletilir, hastaneye sokulmaz...
Bu dert değildir.
Ama hukuku çiğnemekle suçlanan bir generalin gözaltına alınması, tutuklanması rejim krizi olur.
Tutuklanan generallerin düzmece sağlık raporuyla
tahliye edilmesi görmezden gelinir.
Aynı şekilde ölmek üzere olan ve tahliyeyi hak eden Kürtler’in sağlık raporları da.
Böyle çifte standartlı hukuk anlayışı bu ülkeyi böler.
Türkiye’nin Batısı, Doğusu’nda olan bitenlere
kulak tıkarsa, hak ihlallerini görmezden gelirse birliği sağlamak güç olur.
Bir Diyarbakırlı’nın deyimiyle ‘’İstanbul’da sevgilisini doğrayan bir gencin 18 mi, 17 mi yaşında olduğunu tesbir etmek için
kıyamet koparken, 143 yaşındaki çocukların taş attığı için 7 yıla mahkum edilmesine sessiz kalınması’’ da bu ülkeyi böler.
Demokrasiyi, barışı, birliği, huzuru sağlayacak olan vicdandır.
Vicdanların sesini duyurması zamanı geldi de geçiyor artık.
Sıkıyorsa kapatın
AK Parti’yi
kapatmak istiyorlar ama cesaret edemiyorlar.
Çünkü bir kapatma davasının
erken seçim anlamına geldiğini, bunun da AK Parti için yüzde 47’den fazla bir oy patlamasına yol açacağını görüyorlar.
Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen
bıyık örneği.
Sistemin açmazı burada.
Duvara dayanıp kaldılar.