Taraf’ın
Balyoz planında adı geçen gazetecilerin listesi bizim camiada büyük tepki uyandırmış.
Hasan Cemal’in deyimiyle, bizim gazeteci milleti böyledir.
Herkesi ağır biçimde eleştirirler ama iğnenin ucu kendilerine dokununca kıyameti koparırlar.
Askerler oturup bir
darbe planı yapmış.
Bu plana kimi başbakan yapacaklarına, hangi gazetecileri kullanıp hangilerini içeri atacaklarına karar vermişler.
Şimdi böyle bir planı haber yapıp isimleri saklayabilir misiniz?
Veya saklamaya gerek var mı?
Listeler biraz olsun şaşırttı mı?
Ortalama
zeka birini oturtup eline bu isimleri verseler, kimin darbeye
destek olacağını, kimin tutuklanacağını çok az hatayla ortaya çıkarır.
Bugün bile darbe çığırtkanlığı yapıp, ardından darbe destekçisi olarak listede yer almasına şaşıranları anlamıyorum.
27 Mayıs’a, 12 Eylül’e, 28 Şubat’a, 27 Nisan’a sahip çıkanların, 28 Şubat’ta koşarak askerden brifing almaya gidenler, neden rahatsızlar bize bir anlatsınlar.
Hatırlayın, dönemin
Genelkurmay Başkanı
Hilmi Özkök,
Ankara Gazi Orduevi’nde bir toplantı düzenlemiş ve
laiklik uyarısında bulunmuştu.
Anlaşılan o dönemde hükümeti devirme planları ayyuka çıkmış, Özkök gaz almaya karar vermiş.
Evet, başbakan adayı da,
kabine de hazırmış.
‘’Embedded’’ gazeteciler zaten görevlendirme beklemeden ateşe hazırlar.
Boşuna liste hazırlayıp kafa yormuşlar.
Sivillerden nefret eden, askerin emir eri gibi hareket etmeye bayılan bu ‘’
yazıcı’’ları hepimiz çok iyi biliyoruz.
Zaten ağırlıklı olarak bulundukları medya grubunun AK Parti’yi kapattırma çabalarını nasıl yönettiğine bizzat
tanık olduk.
Şimdi kalkıp askerin listesinde olmaktan rahatsız oldukları ayağına yatmasınlar.
Askerliğini yapanlar bilir, her birlikte bir yazıcı olur.
Komutan anlatır, onlar yazar.
Eskiden daktiloya yazarlardı, şimdi bilgisayar olmuştur herhalde.
Her askerin gönlünde yazıcı olmak yatar, çünkü mıntıka temizliğiyle kıyaslanınca
kebap iştir.
Bizim köşe yazarları askerlikteki yazıcılık görevini tamamlayamamış cinsten.
Hala, tezkere alamamışlar, yazıcılık görevlerini sürdürüyorlar.
Siyasete gelince.
CHP liderinin
sivil-asker ilişkisi konusunda hala gerçeği görme sıkıntısı var.
Yanılmıyorsam 1993 yılıydı ve Deniz
Baykal savaş alanına dönen Lice’ye gitmek istemişti.
Lice’ye 10 kilometre kala, bir
üsteğmen otobüsü durdurmuş ve Baykal’ın Lice’ye girmesine izin vermemişti.
Bir üsteğmeni aşamayan Baykal’ın şimdi
Genelkurmay Başkanı’nın görevden alınma çağrısı yapması ilginç.
Bir de Baykal’ın niye Lice’ye sokulmadığını sorgulamaması.
Silahlı Kuvvetler o ilçede sivil bir siyasetçinin tanık olmasını istemediği eylemler mi yapmıştı acaba?
Baykal önce bu sorunun cevabını versin sonra
Kozmik Oda gerçeğini sorgulasın.
O dönem faşizm konusunda ağızlarını açmayanlar da, susup otursun.