'Açılım'ın önünü açmak...


Bundan üç hafta önce Güneydoğu’da perşembe günüydü- sabaha karşı 4’te seçilmiş belediye başkanlarının da evleri basıldı. Toplananlar Diyarbakır’a getirildi. ‘KCK operasyonu’ diye açıklandı tutuklama ve gözaltına alma dalgası. Hani şu Diyarbakır adliyesi önünde birbirlerine kelepçelenmiş halde, Nazi temerküz kamplarına sevk edilenleri hatırlatan ‘o fotoğraf’a vesile olan gelişme. Perşembe gecesi Diyarbakır sivil toplum liderlerinden ve gözaltına alınanların birçoğunun avukatlığını yapan eski dostlardan biriyle konuştum. Diyarbakır savcılık makamında düğmeye basan yetkili, “Bu operasyonu aylar önce yapacaktık ve yapabilirdik. Ancak ‘Açılım’ başlayınca frene bastık” demiş. Neredeyse kelime kelime aynı açıklamayı aynı kaynakla görüşmüş olan Ahmet Türk’ten de dinledim. Devletin en tepe noktalarındaki bir bürokrat ile ‘KCK operasyonu’nun mantığını, ‘Açılım’ın önünü mü açacağını ya da kapatacağını, operasyondan iki hafta sonra konuştuğumuzda, çarpıcı bir ‘devlet’ tanımı yaptı. ‘Devlet’in çok kez bir ‘siyasi iklim‘ hali olduğunu söyledi. Elindeki bulgularla 2009 Temmuz ya da ağustos ayında 2009 Aralık ayında yaptığı operasyonu yapabilecek olan ‘devlet’, o tarihlerde o operasyonu yapmıyor. Niçin? ‘Açılım’a şans vermek için. Peki, 2009 Aralık sonunda niçin yapıyor? Çünkü, arada geçen zamanda ‘Habur görüntüleri’, ‘Reşadiye saldırısı’ ve ‘Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatması’ söz konusu ‘siyasi iklim değişikliği’ne yol açtı ve ‘devlet’in zaten harekete geçmek için sabırsızlanan bir bölümü ‘durumdan vazife çıkartarak’ KCK operasyonu için düğmeye bastı. Birkaç gün önce Diyarbakır’ın önemli sivil toplum liderlerinden biri, KCK operasyonu kararının ‘yerel olmadığını’, yukarıda kendisine atıf yapılan aynı kaynağın kendilerine ‘bu karar beni aşıyor’ dediğini nakletti. * * * Bütün bunlardan söz etmemin nedeni, ‘Açılım’ konusunda bir ‘tıkanıklık’ olduğunu anlatmak için. Sadece muhalefet partileri değil, devletin içinde de yerleşmiş ‘açılım karşıtları’, ‘Açılım’ın önünü tıkamak için pusudaydılar. Ve tıkadılar. Kimisine göre fazla saçılmış olan ‘Açılım’ şu sıralarda tıkanmış durumda ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın önceki gün yaptığı açıklamaların Türkiye’nin demokratik standartların yükselmesi bakımından büyük önemi ve değeri var ama ‘Açılım’ ile doğrudan ilişkisi yok. Bakan’ın açıklamalarını beklenen ‘Açılım paketi’ olarak tanımlamak da o nedenle doğru değil. Beşir Atalay’ın yaptığı açıklama, dünkü yazımda belirttiğim gibi medyadaki ‘Bremen mızıkacıları’nın bir süredir seslendirdiği ‘tek parti diktatörlüğü, sivil faşizm vs.’ gibisinden safsataya ‘öldürücü darbe’ niteliğindedir. Çok önemli ve çok değerli ‘demokratikleşme’ adımlarıdır. Öyledir ama geçen yıl startı verilen ‘Açılım’ olmasaydı da, atılması gerekli cinsten adımlardır. Yani, Kürt sorununu şiddet boyutundan arındırmak, PKK’yı silahsızlandırmak, ‘dağdakileri ovaya indirmek’le doğrudan ilişkili değildir. Bütün bu adımlar, ‘ellerin tetikten çekilmesi’ni sağlar mı? Şüpheli. Madem ‘devlet’ dediğiniz bir anlamda da ‘siyasi iklim’ demek, o takdirde 2009 sonbaharındaki Kürt sorununun çözülebileceğine ve ‘silahların kesin olarak susacağına’ dair ‘olumlu iklim’i yitirdiğimiz ve onu geri getirmek zorunda olduğumuz da ortada. Beşir Atalay’ın açıklamaları Hasan Cemal’in geçen gün yazdığı “Hem KCK’yı hem PKK’yı döveriz, hem partilerini kapatırız, hem PKK’nın bel kemiğini kırarız, hem dağın yolunu keseriz; çünkü eş zamanlı olarak sorunu çözmeyi yönelik adımları da ihmal etmeyiz” düşüncesine dayanıyorsa, 1990’lardaki ‘çıkmaz sokak’ta dolaşmaya yine başlamışız demektir. Kandil’dekileri Amerikalılara ve Irak Kürtlerine bel bağlayarak aşağı indirmek tasarlanıyorsa, hayal âleminde yaşanıyor demektir. * * * Madem ki, önümüzdeki seçim bir ‘anayasa seçimi’ olacak, yeni anayasanın kaçınılmazlığı ve yeni anayasanın giriş bölümünün ve vatandaşlık tanımıyla ilgili hükümlerinin Kürt sorununu çözmek amacıyla değişeceğini şimdiden ilan etmek gerekiyor. Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu’nun değiştirilmesine ve seçim barajının yüzde 5’e indirilmesine şimdiden girişmek gerekiyor. Yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılacağının sinyalinin şimdiden verilmesi gerekiyor. Yakın gelecekte şiddete dayalı siyaset yapmayan hiç kimsenin cezaevlerinde bulunmayacağı, cezaevlerinin ve dağların boşalacağı, sürgündekilerin geri döneceği bir ortamın sağlanacağı duygusunun yerleşmesi gerekiyor. Yani, ‘Açılımın önünü açmak’ gerekiyor. Kürtlere yönelik sevecen ve ‘barışçı söylem’le Çünkü ‘ruhi kopuş’ yaşayan onlar...
<< Önceki Haber 'Açılım'ın önünü açmak... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER