Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos’un,
Türkiye’deki durumlarından şikayetle bir
Amerikan televizyonuna ‘Çarmıha geriliyoruz’ dediği öne sürülünce
kıyamet koptu.
Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu dahil, hükümet yetkilileri ‘Patrik’in abarttığını’ söyleyen tepkiler verdiler.
Patrik Bartholomeos’un bu sözleri söylemiş olduğu anlaşıldı. Amerikan CBS televizyon kanalı görüşmenin tam metnini yayımladı.
Peki, abartıyor mu gerçekten?
Böyle bir soruyu sormak bile anlamsız. Bartholomeus öyle demişse, öyle hissettiği için söylemiştir. Abartıp abartmadığını bir yana bırakıp, niçin öyle söylediği üzerinde durup düşünmek gerekir.
Patrik Bartholomeus’un Türkiye karşıtı ya da görevdeki bu hükümete
muhalif olduğu söylenemez. Bunu düşünmek insafa sığmaz. Zira Patrik Bartholomeus, uzun yıllardır Türkiye’nin en önemli hedefleri doğrultusunda kendi ağırlığını kullanarak bunlara
destek vermiş bir şahsiyettir. Özellikle Türkiye’nin
AB üyeliği için nasıl bir çaba gösterdiğine tanıklık ettik. 2004 yılında, öncesinde ve sonrasında nasıl bir gayret içinde olduğunu gözledik.
Bir seferinde
Avrupa Komisyonu’nun davetlisi olarak Brüksel’e birlikte gitmiştik. Komisyon’un o zamanki dönem başkanı Romano Prodi ve AB yetkilileri nezdinde nasıl bir itibarı olduğunu gözlerimizle gördük. Patrik Bartholomeus, Türkiye’nin hiçbir yerde kolay kolay bulamayacağı ‘Ekümenik Patrik’ sıfatının da sağladığı muazzam bir ‘
lobi’ gücüne sahip bir şahsiyettir ve bu gücünü Türkiye için kullanmakta tereddüt etmemiştir.
Patrik Bartholomeus’un bugün acı bir dille şikâyette bulunmasından canımız acıyacaksa, onun canının niçin acıdığı ve bu sözleri sarf etmek zorunda kaldığı düşünülmeli ve sorgulanmalıdır. Bu daha isabetlidir.
***
Patrik, CBS’in yayımladığı görüşme notlarında şöyle diyor: “İkinci
sınıf vatandaş muamelesi görüyoruz.
Türk vatandaşı olarak tüm haklarımızı yaşadığımızı hissedemiyoruz.”
Buna karşı, kalkıp, ‘
Hayır, birinci sınıf vatandaştır. Öyle muamele ediyoruz’ demenin bir geçerliliği ve anlamı olabilir mi? Bir azınlığın, çapı ve sıfatı uluslararası saygınlık uyandıran dinî lideri öyle diyorsa, öyle hissettiği için diyordur. Bartholomeos’a lâf yetiştirileceğine, onunla polemik yapmaya kalkılacağına, onun şikayetlerini dinlemek, onunla görüşmek, dikkate getirdiği hususlar üzerinde düşünmek ve onu böyle duygulara sahip olmaktan ve ifade etmekten arındırmak gerekir.
CBS muhabiri, “Eğer ikinci sınıf vatandaş gibi muamele görüyorsanız, siz niçin Yunanistan’a gitmiyorsunuz?” sorusunu yöneltiyor. Bartholomeus’un cevabı şöyle:
“Çünkü
ülkemizi seviyoruz. Burada doğduk. Burada ölmek istiyoruz. 17 yüzyıldan beri olduğu gibi bizim misyonumuzun burası olduğunu düşünüyoruz. Ülkemizin yetkililerinin neden bu tarihe saygı duymadığını merak ediyorum.”
Patrik Bartholomeus’un bu sözleri çok önemli. Bu
topraklara bağlılığını ortaya koyuyor ve ‘vatanseverlik’ kavramını bir kez daha derinden düşünmeye hepimizi davet ediyor.
Hrant Dink’in bu topraklara bağlılığını, buradan toprak istemek anlamında değil ‘gömülmek’ anlamında kullanması ve ‘su çatlağını buldu’ metaforuyla açıklamasını hatırlatmış olmuyor mu Bartholomeus’un dedikleri?
Patrik’le program yapan televizyon ekibi Mısır’daki Sina Çölü’ndeki bir Ortodoks manastırına gitmiş ve orada Hz. Muhammed’in gönderdiği manastır cemaatine ‘koruma ve din özgürlüğü’ vadeden mektubu gündeme getirmiş. Patrik’in, bu ülke yönetiminden istediği İslâm Peygamberi’nin vaadinin burada da uygulanmasından başka bir şey değil özünde.
Bartholomeus’un güçlü sözcüklerle dışa vurduğu sıkıntılarının altında Heybeliada
Ruhban Okulu’nun hâlâ kapalı kalması yatıyor. Nitekim, Patrik, 1971’de kapatılan Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapalı kalmasına ilişkin, “Bu taş kalplilik ve utançtır. Bu tür bir okulu sebepsiz yere kapalı ve kullanılmaz tutmak suçtur. Neden?” diye soruyor. Rum Ortodoks Kilisesi bu yüzden yeni papazlar yetiştiremiyor,
patrikler Türk yasalarına göre Türkiye’de doğma şartına sahip olduklarından, Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapalı kalmasının Roma’da Kardinal Okulu’nun kapatılması gibi bir şey olduğu yorumu yapılıyor.
Öyle değil mi?
***
Bundan 100 yıl önce bu topraklarda 2 milyon Rum Ortodoks yaşıyordu, 1.5 milyonu ‘mübadele’ ile gittiler. İstanbul’da kalan büyük çoğunluğu vatandaşımız- 150 bin Rum da, 6-7
Eylül (1955)’ten başlayarak peyderpey gittiler. İstanbul’da yaşayan 2 bin-4 bin arası bir Rum azınlıktan söz edebiliriz. Yaş ortalaması da bir hayli yüksek.
Bir de Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapalı kalmaya devam ettiğini buna ekleyin. Türkiye’de doğmuş, askerlik yapmış ve ta 1991’den bu yana Patrik olan Bartholomeus’un bugün gelinen noktada ne hissetmesini beklerdiniz?
Her AB İlerleme Raporu’nda Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapalı kalmasına gönderme yapılıyor ve bu sorun bir türlü çözülemiyor. Ne sorunmuş bu,
Keşmir kadar,
Kıbrıs kadar,
Filistin kadar aşılamaz, çözülemez bir sorun sanki.
Hükümet canibinden binbir açıklama gelebilir, para etmez. Sonuç olarak, Heybeliada Ruhban Okulu, dinî özgürlükler konusunda başkalarından daha duyarlı olduğu varsayılan Ak Parti iktidarı sekizinci yılına girerken hâlâ kapalı.
Bunun açıklaması var ama kabul edilebilir bir açıklaması yok.
Türkiye’nin (
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın) BM destekli ‘Medeniyetler İttifakı’ projesinin eşbaşkanı olmasının sağlayacağı itibar, Ekümenik Patrik’in bir cümlesiyle dağılabilir. Patrik Bartholomeus, bu projenin kazandırdığı ve sağlayabileceği propagandif imkânlardan daha büyük güç ve itibara sahiptir.
Bu topraklar, nüfusunun çok büyük çoğunluğu
Müslüman olmakla birlikte, Hıristiyanlığın doğduğu ve yayıldığı topraklar. Hz. İsa’nın üç havarisi bu topraklardan çıktı. Bu topraklarda 1971’de kapatılan bir Ruhban Okulu’nun hâlâ açılamamış olmasının kabul edilir bir açıklaması olamaz.
Patrik Bartholomeus’a ‘Siz de kişisel olarak zaman zaman çarmıha gerildiğiniz hissediyor musunuz?’ sorusuna ‘Evet, hissediyorum’ cevabı vermesine kızmayın, sinirlenmeyin.
Patrik Bartholomeus, gerildiği ‘Çarmıh’tan inmezse,
Sarkozy-Merkel hiç olmazsa, Kıbrıs’a ilişkin ek
protokol uygulansa ve AB ile askıdaki tüm fasıllar askıdan inse bile, Türkiye hedefine varamazsa.
Patrik Bartholomeus’un çarmıha gerildiği duygusundan sıyrılması gerekiyor. Zaman zaman ‘çarmıh’a gerildiğini hissettiğini söylemesine kızmayın, sinirlenmeyin.
Üzülün ve bu duyguyu nasıl silmeniz gerektiğini düşünün.