Malatya Katliamı,
Çorum Katliamı,
Maraş Katliamı,
Sivas Katliamı, 16
Mart Katliamı,
Bahçelievler Katliamı...
Tarihimiz
katliam
adlarıyla dolu.
Katliam kendini
savunma olanağı bulunmayan çok sayıda insanın öldürülmesi demek.
Şimdi bu açıdan bakınca
Dersim olayları katliam nitelemesini hak etmiyor mu acaba?
Kayıtlara göre Dersim’de 9 bin ile 70 bin kişi arasında insan hayatını kaybetmiş.
Bu bir katliamdır.
Üstelik yurttaşına bunu yapan devletin bizzat kendisidir.
Ancak devlet adına hareket eden, karar alan insanların hala akıllanmadığını, yeni katliamlar planladığını görüyoruz.
Taraf’ın ortaya çıkardığı
Kafes Planı bunun bir göstergesi.
Genelkurmay Başkanlığı’nın Taraf Gazetesi’yle ilgili suç duyurusunda bulunması,
darbe için kanlı
eylemler planlamanın serbest, bunları yazmanın suç olduğunu gösteriyor.
Genelkurmay Başkanı,
Poyrazköy silahları için
boru, eylem planı için kağıt parçası demişti.
Şimdi o borularla gayrimüslim yurttaşlara yönelik eylem yapılması, ortalığı karıştırmak için Koç Müzesi’ni ziyarete giden çocukların öldürülmesi gibi hunhar planlar olduğu ortaya çıktı.
Ve bu planları yapan, emrini verenler arasında
amiralliğe yükselmiş subaylar var.
Yani, kimileri CHP’li
Onur Öymen’in yöntemini benimsemiş.
Soğuk
Savaş kafasıyla yola devam ediyorlar.
Böyle bakınca insanın aklına Demirel’in o meşhur sözü geliyor, “11
Eylül günü akan kan 13 Eylül’de nasıl dindi?” demişti, hatırlayın.
O açıdan bakınca Abdi İpekçi’nin öldürülmesi ve
katil zanlısının askeri bir cezaevinden elini kolunu sallayarak gitmesini
hatırlayın.
Bahçelievler, katliamını yapan, İpekçi cinayetine katılan kimi isimlerin sonra devlet adına hizmete devam ettiklerini akıla
getirin.
Meğerse Türkiye’nin “en güvenilir kurumunu” koca koca generalleri kendi halkına karşı eylem hazırlığındaymış.
Ama halkımız bunun farkında değil, çünkü aralarında Sabah’ın da bulunduğu
gazeteler bu habere yer vermedi.
Star, Zaman, Yeni
Şafak, Taraf alırsanız, bu olayla ilgili gerçekleri öğrenebilirsiniz.
Çünkü gerçekler sizden özenle gizleniyor.
Genelkurmay ise yalanlama yapmak yerine soruşturmanın gizliliğinin ihlalinden rahatsızlığını dile getirmeyi
tercih etti.
Yıllardır Taksim’de, Beyazıt’ta Güngören’de başarıyla uygulanan bir planın somut delilleri var bu kez.
Amaçları hep yazdığımız gibi,
kaos ve korku ortamı yaratıp iktidarı değiştirmek.
Ergenekon’u hep küçümseyen Hürriyet’in yayın yönetmeni nedense bu habere de inanmamış olacak ki, gazetesinde yer vermemişti.
E, hem o kadar
manşet at, Güzin Abla’yı, Sevil Abla’yı devreye sok, olacak iş değil tabii.
En iyisi görmemesi.
Görmeye görmeye
tiraj eriyor
o başka.
Umut yine Gala’ya kaldı.
Kafes Planı ve Hürriyet’in genel tavrına bakınca boşuna ‘Amiral Gazetesi’ denmediğini anlıyorum.
Bu amirallerin böyle
gazetesi olur.
Eğer ülkede olup bitenler hakkında sağlıklı bir fikir sahibi olmak istiyorsanız, gazete seçerken çok dikkatli olun.
Bakarsınız
karargah bülteni okuyorsunuzdur.
Ne güzel abimizdin Ömer Lütfi
Mete
Yeni Binyıl’ın yayın yönetmeniyken Kenan Sönmez, Nazif Okumuş’un önerisiyle getirince tanımıştım kendisini.
Yazılarını okumuş, sohbet edince çok etkilenmiştim. Bir yıl birlikte çalıştık, şimdi rahmetli olan
Hrant Dink de o kadrodaydı.
Sonra Yeni Binyıl kapandı, ben 2002’de Sabah’ın yayın yönetmeni oldum. Aklıma ilk gelen isimlerden biriydi.
Ben ayrıldıktan sonra Sabah’tan biraz hoyratça koparıldı ama benim için hep bir dost kaldı.
Engin kültürü, bilgisi ve adam gibi adam oluşunun sıra müthiş bir
kalem ustasıydı.
Huzur içinde yatsın.