DHKP-C üyesi Güler Zere
terör olaylarına karıştığı iddiasıyla yakalandı ve hüküm giydi.
14 yıldır cezaevinde yatmakta olan Güler Zere,
kansere yakalandı ve sağlık koşulları her geçen gün daha da kötüleşiyor.
Artık katı
besin alamıyor, vücudu izin verdiği sürece serumla besleniyor.
Ailesi ve avukatları Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den Zere’yi affetmesini, böylece yaşamının son günlerini ailesinin yanında geçirebilmesini talep ediyor.
Bu koşullardaki hükümlülerin özel afla
tahliyeleri
insan haklarına uygun bir
uygulama.
Ancak Zere’ye bu hak bir türlü sağlanmıyor ve
genç kadın cezaevinde ölümü bekliyor.
Çünkü
sistem bu konuda harekete geçip dosyayı Çankaya’ya göndermiyor.
Zere olayı hukuk sistemindeki çifte standartın açık göstergesi.
Ergenekon zanlısı olarak tutuklanan Mehmet
Haberal, doktorların “sağlığı iyi” raporuna rağmen hastanede
tedavi altında tutulmaya devam ediyor.
Aynı şekilde GATA’dan
sağlık raporu almayı başaran kimi
emekli generaller, haklarındaki tutukluluk kararını kaldırtmayı başardı.
Sağlık nedeniyle tahliye edilen bu zanlıların çeşitli faaliyetleri zaman zaman gazetelere yansıyor.
Aynı şekilde Ergenekon davasında tutukluyken kanser olup cezaevinde olan Kuddusi Okkır’ın ölümü, bu davaya karşı medya grubu tarafından haklı olarak ağır bir şekilde eleştirildi.
Ancak Okkır’a gösterilen ilginin belki de DHKP-C hükümlüsü olduğu için Zere’den esirgendiğini görüyoruz.
Eğer
adalet sisteminde hakkaniyet varsa, kuralların herkese eşit biçimde uygulanması gerekir.
Oysa
Albay Dursun Çiçek olayında gördüğümüz gibi,
savcılık talimatları konusunda
sivil-asker yurttaşlar arasında tam eşitlik yok.
Başbakan Erdoğan da dünkü grup toplantısında Genelkurmay’ın bu tavrını eleştirdi ve zanlıların adalet önüne sevk edilmesini istedi.
Ancak görülen karargahın kulakları tıkalı.
Ankara’dan gelen bilgiler
Anayasa Mahkemesi üzerindeki baskının yüksek olduğunu ve
Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda yapılan değişikliğin iptalinin ağır bastığı yolunda.
Yani, askerin baskısı, CHP’nin başvurusu ve Mahkeme’nin kararı üçlemesinin yeni bir örneğini izleyeceğiz.
Sonra da bağımsız yargıdan sözedeceğiz.
Konumuza dönecek olursak, cezaevinde hastalanan veya hastalandığını söyleyen emekli generaller veya profesörlerle sol eylemciler arasında da eşitlik yok.
Böylesi eşitsizlikçi ilişkiler içinde sağlıklı bir toplumsal yapı oluşmasını beklemek ne kadar gerçekçi, sorulması gereken bir soru.
İnsan hakları ve hukuk önünde eşitlik bir ülkede gerçek demokrasinin kurulması için olmazsa olmaz koşullardır.
Onun için Güler Zere’nin dramına gözünüzü kapatmayın.
Devlet öc almaz, adaleti sağlar.