Avukatı
Albay Dursun Çiçek’e
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’ndan bir tebligat gelmediğini açıkladı.
Anlaşılan o ki,
Genelkurmay karargahı Albay Çiçek’in ifade vermesini
Anayasa Mahkemesi’nin
CHP’nin iptal istemini görüşeceği güne kadar öteleme çabasında.
Meclis’in
Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 250. maddesinde yaptığı değişiklik asker şahısların rejim aleyhine işledikleri suçlardan dolayı
sivil mahkemelerde yargılanmasına olanak veriyordu.
Değişikliğe Meclis’te onay veren CHP daha sonra tuzağa düştüğünü iddia edip konuyu
Anayasa Mahkemesi’ne götürmüştü.
Anayasa Mahkemesi
raportörü değişikliğin anayasaya uygun olduğu yönünde bir rapor verdi ama bu raporun bağlayıcılığı yok.
Albay Çiçek’in İstanbul Adliyesi’ne gelmemekteki ısrarı Ankara’da bir şeyler pişirildiğinin göstergesi gibi.
Anayasa Mahkemesi’nin 367 veya üniversitede
giyim-kuşam özgürlüğü ile ilgili kararında olduğu gibi, bazı güçlerin devrede olduğu hissediliyor.
Plan basit, Anayasa Mahkemesi değişikliği iptal edecek, Albay Çiçek sivil yargı önüne çıkmaktan kurtulacak, konu askeri yargıya intikal edecek ve Şemdinli’de ne olduysa o olacak.
Genelkurmay, Çiçek’in ifadeye gitmesini istemiyor çünkü emir-komuta zinciri içinde görev yapmış bir albayı
kurban vermiş görüntüsünde olacağını çok iyi biliyor.
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, bu değişikliğe bugünleri görerek karşı çıkmış olsa gerek.
Ancak konunun askeri yargıya intikal edip Şemdinli’de olduğu gibi ört-bas edilmesi kamu vicdanında ciddi bir yara açacak.
Ayrıca yüksek mahkemenin de kamu önündeki itibarını düşünerek bu kez farklı bir karar vermesi beklenebilir ama bu çok güçlü bir ihtimal değil.
Mahkemenin yapısı bu konuda fazla umut verici değil.
Ama yine de biz yanılmış olmayı ve bu kez hukukun kazanacağını umut etmeye devam edelim.
Yoksa dere tepe düz gidip aynı noktaya dönmüş olacağız.
Pusu kültürü
Ercan Saatçi,
Hürriyet Gazetesi Spor Servisi’nde etkili bir konuma gelince 4 yıl önce
Fenerbahçe TV’de çekilmiş bir bant yeniymiş gibi devreye sokuldu.
Saatçi’nin bir sözü kamuoyuna sunulup ilahlara kurban edilmek istendi.
Bu bantın Fenerbahçe TV’den nasıl sızdığı çok ilginç bir nokta elbette.
Bantı 4 yıldır ellerinde tutanlar böyle bir günü bekliyormuş demek ki.
Fenerbahçe yönetimi bu bantın nasıl internete düştüğünü tespit edip sorumluları ilan etmek zorundadır. Ve dün öğleden sonra bu açıklamayı yaparak kulübün bu işle hiçbir ilgisi olmadığını göstermiş oldu.
Galatasaraylılar da boşuna kızıyor numarası yapmasın, Saatçi’nin taraftarı olduğu kulübü göreve geldiği gün biliyorlardı.
Sıkı bir Fenerbahçe taraftarı olan Saatçi’nin özel sandığı bir ortamda yaptığı esprinin daha sıkılarını Galatasaraylılar da yapıyor.
Üstelik Fenerli dostlarının bizzat yüzüne karşı.
Onlar Saatçi’nin yeni görevini layıkıyla, yani yansız bir şekilde yapıp yapmadığına baksın.
Sayfalarda bir taraftarlık olursa, o zaman haklı tepkilerini koyarlar.
Espri ve gerçek
Zaman Gazetesi’ne verdiğim bir röportajda yaptığım bir espriyi kimileri yanlış anlamış.
Rahime Sezgin bana
Mustafa Karaalioğlu ve
Akif Beki ile öyle düzenli görüşmelerim olup olmadığını sorup, kimi toplantılara atıfla “Onları Lucca’ya götürüyormuşsunuz” diyerek espri yaptı.
Ben de “Evet, onlar da beni camiye götürüyor” diye latife yaptım ama kağıda dökülürken herhalde o anlamı kaybetmiş.
Bu sadece bir şakaydı.
Kimsenin kimseyi bir yere götürdüğü yok, sadece arada buluşup yemek yiyoruz.