Kabul edin veya etmeyin
Türkiye artık değişiyor.
Son günlerde milete düşman cuntanın nasılda gün yüzüne çıktığı ortada.
Elbette hiç kimse milletimizin gözbebeği Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmaz ve yıpratmamalı.
Elbette milletimiz nasıl TSK'yı göz bebeği gibi koruyorsa bu önemli kurumu yıpranmasını önlemek en başta TSK mensuplarına aittir.
Hiç kimsenin binlerce yıldır milletimizi koruyan ve onun içinden çıkan bu kurumu yıpratmaya hakkı yok.
Ortaya bir cunta çıkmıştır. Ve bu cunta açığa çıkmış olmanın endişesini ve paniğini yaşamaktadır.
Ve bu cunta kendini gizleyebilmek için de TSK'nın arkasına saklanmaktadır.
Yıllardır kök salmaya çalışan bu kirli yapıyı anlamak için geçmişin acı yapraklarına bakmak lazım.
Belki de günümüzün bitmek bilmez sorunlarının temeli olan 1960
darbesini yapan cunta kendisini ihbar edenlere rağmen kendini saklamayı bilmiş ve emeline de ulaşmıştır.
1950 seçimlerinde büyük bir başarı ile
iktidar gelen ve çok partili dönemle Türkiye'yi tanıştıran
Menderes'li yıllar bazılarını da elbette rahatsız etmişti.
1954'lü yıllardan sonra ordu için de bazı gruplar Türkiye'de yaşanan gelişmelerden rahatsız olmaya başlamıştı.
Tertiplenen bazı oyunlara Menderes hükumetlerinin de yaptığı hatalar eklenince bundan medet bekleyen cuntalara gün de doğmuş oldu.
Ordu içinde özellikle albay ve alt rütbeli
subaylar üzerinde etkili olmaya başlayan cunta çok kısa sürede örgütlenmeye başlamış ve kendi adamlarını istenilen yerlere atamayı başarmıştı. 16 Ocak 1958'te Kurmay
Binbaşı Samet Kuşçu'nun ihbarı üzerine cuntanın içindeki 8 subay deşifre olmuş, bu subaylar tutuklanmış ve
mahkeme süreci başlamıştı. Cuntanın hiçbir şeyi yazıya geçirmemesi ve ortaya hiçbir delilin ortaya konulamaması sonucu ihbarı yapan Binbaşı Samet Kuşçu suçlu bulunmuş cuntanın en önemli isimlerinden Yarbay Faruk Güventürk ve arkadaşları serbest kalmıştı. Cunta işin içinden sıyrılmayı bilmişti. Menderes maalesef dönen dolabın farkına varmamıştı.
Bu mahkeme sürecinden önce cuntacılar
Savunma Bakanı Şemi Ergin'e liderlik
teklifi götürme cesaretini bile bulmuşlardı. Cunta liderinin liderlik teklif ettiği Savunma Bakanı Ergin'e cunta iddiaları sorulduğunda ise 'yok böyle bir şey' deme yalanını Bakanlar Kurulu'nda söylemiştir.
Felaket göz göre göre gelmişti. 2 Or
general, 1 Korgeneral, 2
Tuğgeneral, 8 albay, 8
yarbay, 11 binbaşı, 6 yüzbaşı'dan oluşan cunta bütün Türkiye üzerinde istediklerini yapmışlardı. 1 Baş
bakan ve 2 bakanı idam etmiş aralarında 1
cumhurbaşkanı, Genel
kurmay başkanı, bakanlar ve milletvekillerini
hapis etmişlerdi.
1960 darbesi sonrası cunta 235 general ve 5000 subayı emekliye sevk etmişti.
12
Mart'ta üç gün önce 9 Mart günü darbe yapmayı planlayan cunta ise Mahir Kaynak'ın deşifre etmesi sonucu emeline ulaşamamış, cuntacılar deşifre olmuştu. Cumhurbaşkanı
Cevdet Sunay ve
Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç bir darbeyi muhtırayı çevirmenin yolunu bulmuştu.
Ya siyasiler ne yapmıştır? Niye gelen tehlikeyi sezmemiş ve kararlı bir duruş sergilememiştir?
O dönemin medyasında aklı selim demokrat bir ses yok muydu?
12
Eylül darbe sürecinde ise şartları kimler olgunlaştırmıştı?
Başbakan, Bakan, siyasetçi, sendikacı kimlerin gayretleriyle öldürülmüştü?
Hakikaten sağ ve sol olaylarını kimler kaşımıştı?
Malatya,
Çorum, K.
Maraş olaylarını kimler yaptırmıştı?
Bu kadar kan dökülmeseydi darbe nasıl olgunlaşacaktı?
28 Şubat'ın gerilimi kimlerin gayretleriyel oluşturulmuştu?
Ali Kalkancılar,
Fadime Şahinler, Müslüm Gündüzler, SİSİ'leri kimler piyasaya sürmüştü?
Gerilim bekleyenler daha kimleri kullanmışlardı?
Batı Çalışma grubu denen illegal yapıyı kimler niçin kurmuştu?
Türkiye'de kimler son dönemde bazı şartları uğraştırmak için neler yaptılar?
Ergenekon soruşturması ve
dava süreci bunları ortaya koyuyor. Kanına cuntacılık işlemiş yıllanmış bir zihniyetin köklü sevdasından vazgeçmesini beklemek çocukluk olur.
Cunta bir urdur ve bu ur bu devlette olduğun sürece bazı şeyler hayaldir.
Demokrasi için, millet iradesi için, Cumhuriyetin yükselmesi için bu urdan kurtulmanın tam zamanı.
Bu konuda siyasi iradeye büyük vazife düşüyor.
Türkiye'nin bu fırsatı kaçırmaya hakkı yok...