Başbakan Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin en büyük medya patronuna hazmı kolay olmayan bir suçlamada bulundu.
Medya patronu Aydın Doğan’ın durumunu Amerika’nın ünlü gangsteri Al
Capone ile kıyasladı.
Al Capone her türlü suçu işlemiş ama aleyhinde
delil ve
tanık bulunamadığı için bir türlü mahkum edilememiş ünlü bir gangsterdi.
Sonunda
vergi kaçakçılığından yakalandı ve
hapis cezasına mahkum oldu, 11 yıl cezaevinde kaldı.
Başbakan Tayyip Erdoğan, dünyanın en önemli ekonomi gazetesi olan The
Wall Street Journal’la röportaja girerken kendisine böyle bir sorunun yöneltileceğini mutlaka bekliyordu.
O yüzden Doğan Holding’in ‘’Kastını aşan’’ açıklama sözü yersiz.
Orada kastı aşan ifade yok, kasıtlı bir ifade var.
Erdoğan Al Capone benzetmesini belli ki, ölçüp biçip yapmıştı.
Mesela Aydın Doğan’ın durumunu ‘’Biz vergi ödemeyiz, sadece
küçük insanlar vergi öder’’ dediği için hapse mahkum olan
otel
ler kraliçesi Leona Helmsley’e benzetmemişti. Ya da küçük yatırımcıları dolandırdığı için 5 ay hapse mahkum olan Martha Stewart’a da
benzetmemişti.
Doğrudan Al Capone demişti.
Parti kongreleri sırasında söyledikleri de hafif değildi ama bu son söz yenilip yutulacak cinsten değildi.
En hafifinden ‘’Başka suçları da var ama, biz onu vergi kaçakçılığından yakaladık’’ anlamına gelen bir söz bu.
Başka bir medya patronu veya siyasetçi kendilerine böyle bir şey söylese, Doğan Medyası yeri göğü birbirine katardı.
Taha Kıvanç’ın Cem
Uzan atıfına bile mektupla
cevap veren Aydın Doğan’ın Al Capone atıfında aşırı kibar, alttan
alan cevabı gerçekten şaşırtıcıydı. Dün Doğan gazetelerini alınca yeri göğü birbirine katmalarını beklerdiniz.
Başbakan’a manşetlerden,
ana haber bültenlerindeki güçlü isimlerden hadlerini bildirmelerini
ümit ederdiniz.
Ama nerede?
Bir özür dilemedikleri kalmış.
Vatan’da
Güngör Mengi ile Radikal’de İsmet Berkan’ın utangaç çıkışlarını saymazsanız, patronuna sahip çıkan yazar bile yoktu.
Kokulu gemi
Hürriyet haberi ekonominin iç sayfalarına gömmüş, tek bir yazarı konuya değinmemişti.
Buradan şu sonucu çıkarabiliriz, ya özgür yazarlardan oluşan kadroya yazmayın talimatı verilmiş ve onlar da
özgürlük haklarını kullanıp bu talimata uymuştu ya da patronları hiçbirinin umurunda değildi.
Haydi köşe yazarları görmezden geldi, peki ya yöneticiler?
Böylesi ağır bir itham karşısında kendini savunamayan bir medya grubu, laik cumhuriyeti koruma iddiasında nasıl bulunur acaba?
Bu tablo karşısında insanın aklına iki olasılık geliyor.
Ya bu
vergi cezası haklıdır, grup her türlü lafı bu yüzden hazmetmektedir.
Ya da vergi cezası haksız olsa bile hakkını savunmak yerine yalakalık ve yandaşlık yaparak bu işten sıyrılma imkanı aranmaktadır.
Milliyet’in sürmanşeti bu açıdan ibretlikti.
Laik Milliyet, patronlarına laf yağdıran Tayyip Erdoğan’ı yakışıklı bir fotoğrafıyla gazetenin tepesine çekmişti.
Başlık da ‘’IMF’ye yeşil ışıktı.’’
Kısaca
Doğan Grubu bu lafları yutmuştu.
Siz kendi onurunuzu savunmazsanız, başkaları size nasıl sahip çıkacak, okurunuz size nasıl inanacak bana bir anlatır mısınız?
Ya da hayatta paradan daha önemli değerler olduğunu unuttunuz mu?