Günden güne kan kaybeden
Milliyet’te basın camiasının dedikoduları gerçekleşti ve
yönetim değişti.
Türkiye’nin en başarılı
Ankara temsilcileri ve habercileri arasında yeralan Sedat
Ergin, grubun
amiral gemisine yazar oldu.
Milliyet’in başına ise
Vatan’ın yayın yönetmeni Tayfun Devecioğlu getirildi.
Peki, Milliyet’i diriltip ayağa kaldırmak mümkün mü?
Bence zor.
Çünkü Milliyet sayısı ve satın alma gücü her gün eriyen bir okur kitlesine hitap ediyor.
Türkiye ve dünyadaki değişiklikleri takip etmeyen, bu nedenle her değişim karşısında dehşete düşen bir grup bu.
Her gün
Başbakan Erdoğan ve AK Parti’ye yoğun eleştiriden başka hiçbir şeyin tatmin etmeyeceği bir okur temeli var
gazetenin.
Ortadoğu açılımını gericilik,
Kürt açılımını Amerika’ya teslimiyet olarak gören bir kesim bu.
Türkiye’nin dünyanın seçkin ekonomi kulübü G-20’nin üyesi olması bile onlar için önemli değil.
Onlar arasında tek kelime
yabancı dil bilmeden
Afrika ve Asya’nın altını üstüne getirmiş girişimciler yok.
Reklam veren açısından cazip bir grup değiller çünkü tüketmiyorlar ve tüketimi zararlı görüyorlar.
1960 darbesi sonucu mali durumu düzelen bürokratik kesime hitap eden gazete, bu grubun alım gücündeki erime sonucu sıkıntıya girdi.
Milliyet Gazetesi cuma günü 145 bin civarında bir
satış rakamında görünüyordu.
Bu rakamın 12 bin 500’ü ise benzinci veya dershanelerde bedava dağıtılan gazetelerden oluşuyor.
Gazetenin üzerinde 14 kadar
promosyon ürünü olduğunu düşünürseniz, gazetenin çıplak tirajının 70-80 bin bandında olduğu gerçeği çıkar ki, buna 30-40 bin civarı
takım gazete de dahil.
Yani bayi satışı çok düşük.
Bu analize gazetenin gittikçe cazibe kaybına uğraması gerçeğini ekleyince, Milliyet ve Tayfun Devecioğlu’nun önündeki zorluğu
daha net görebilirsiniz.
Üstelik uzun süredir bedava dağıtılan gazetenin para verilip alınan bir ürün haline dönüştürmek zorlu bir uğraş.
Bir dönem yaptığı her haberle gündeme damgasını vuran gazetelerden biri olan Milliyet, bugün Vatan’ın altında bir çizgide seyrediyor ve bugünkü tabloda ikisinin birden başarı ve satış performansını yükseltmesi olanaksız görülüyor.
Çünkü iki gazete de benzer tabanlara hitap ediyor, o yüzden grubun iki gazeteyi de 150-200 bin bandında tutması için çok ciddi bir çaba harcaması gerekiyor.
Okur tabanını değiştirmek düşünülse bile, grupta farklı tabanları kapatmış
Hürriyet ve Posta gazeteleri var.
Bu iki gazetenin
rekabet içinde oldukları Habertürk’ün ise ikisine karşı da müthiş bir teknolojik üstünlüğü var.
Milliyet ve Vatan şu aşamada grup için Habertürk’ün önünü ve reklam pastasından alacağı payı kestiği ölçüde başarılı olabilirler. Diğer bir formül Vatan’ın süreç içinde eritilip Milliyet’e taşınması ve Milliyet’in güçlendirilmesi şeklinde düşünülebilir.
Türkiye’nin yükselen tüm değerleriyle kavgalı olan ve
CHP gibi giderek küçülen bir tabana seslenen Milliyet’in çok daha fazla promosyon, daha ses getiren bir günlük ek, daha dolu
haftasonu eklerine ihtiyacı var.
Vergi cezalarıyla uğraşan grup bu yatırımları ne kadar yapabilir merak ediyorum.
Ancak kendisini
Sabah ve Vatan’da ispatlamış Devecioğlu’nun moral takviye açısından bu tip bir desteğe ihtiyacı olduğu kesin.
2010’un medya açısından sürprizlerle dolu olduğunun ilk işaretleri bunlar.
Devrini kapatmış, okuyucunun gerisinde kalmış yazarlar, gazeteciler
tasfiye oluyor.
Ekrem Dumanlı’ya söylediği zaman kızmışlardı ama şu anda yaptıkları tam da bu.
Kullanım tarihi
dolmuş gazetecileri tasfiye ediyorlar.
Hayatın gerçeği acımasız.