Hürriyet, Türkiye’nin en etkili
gazetesi ve bu gücünü sürekli olarak bireye karşı devletten yana kullanan bir gazete.
Bu tavır
Ergenekon Davası sürecinde doruğa çıktı.
Hürriyet gemisinin dümenini elinde tutan
Ertuğrul Özkök dün köşesinde akıllara ziyan bir yazı yayınladı.
Özkök,
Fransa eski Başbakanı Dominique de Villepin aleyhine açılan
iftira davasını Ergenekon Davası ile kıyaslamış.
Villepin, şimdiki başkan Sarkozy’nin yolunu kesmek amacıyla, 100 milyon
Euro rüşvet aldığına ilişkin sahte bir
belge düzenlemekle suçlanıyor ve Özkök buradan yola çıkarak iki davayı özdeş kılıyor.
Neymiş, dava 5 yıldır hazırlanıyormuş, kimse
tutuklu değilmiş ve 40 günde sonuçlanacakmış.
Özkök tutukluluk süresine ilişkin itirazını başka davalarda dile getirmiş olsa ikna olacağız.
Mesela bankasına elkonulduğunu öğrenince apar-topar Türkiye’ye dönen
Dinç Bilgin’in tutuklanması onu hiç rahatsız etmemişti.
Ama
Ergenekon davasındaki tutukluluklar ediyor.
Yani Özkök, yargı sistemizdeki bu uygulamadan genel bir rahatsızlık duymuyor, özel olarak bu davadaki tutuklamalardan rahatsızlık duyuyor.
Ayrıca, gördüğüm kadarıyla gariban sanıklar cezaevinde yatarken arkası kalınların
sahte doktor raporuyla
taburcu olmasından da rahatsızlık duymuyor.
Bu davayı takip eden gazetelerin yaptığı haberlerden ise çok rahatsızlık duyuyor.
Başta Hürriyet,
Doğan Grubu gazetelerinin zora giren rakiplerinin dava sürecinde attığı manşetleri hatırlamaz görünüyor.
Bu davanın Fransa’daki davayla çok benzer olduğunu bile ileri sürebiliyor.
Soralım o zaman:
- Fransa’da Villepin, Sar
kozy’nin önünü kesmek için veya iktidardan düşürmek için
muhalif gazetelere
bomba atılmasını organize etmiş mi?
- Villepin’in dahil olduğu grup Fransa’nın
yüksek yargı mensuplarına suikast düzenlenmesine irtibatla suçlanmış mı?
- Villepin’in bağlı olduğu
örgüt, Sarkozy’ye, farklı dini ve
azınlık liderlerine yönelik suikast planları hazırlamış mı?
- Villepin ve arkadaşları yeraltına silahlar gömmüş, evlere el bombaları saklamış mı?
- Villepin’in ülkesinde 1960’dan bu yana sık sık darbeler meydana gelmiş, Gladio
tipi örgütler
Kahramanmaraş,
Çorum, 1
Mayıs gibi katliamlara karışmış mı?
Bu iki davayı birbiriyle kıyaslamak için
Ertuğrul Özkök’ün bizi ve Hürriyet okurlarını çok saf buluyor olması gerekir.
Çünkü böyle bir kıyaslama ortalama zekaya hakarettir.
Çünkü, Türkiye’deki davanın özü tam da budur.
Türkiye’yi kaosa sürükleyerek askeri müdahaleye uygun bir ortam hazırlama çabası.
Bunun için gerekirse Kemalist gazetenin bombalanması da, Danıştay’a
baskın düzenlenmesi de mübah görülüyor.
Bunu ben söylemiyorum, savcılar söylüyor.
Bu iddaları ciddiye alan hakimler de yürürlükteki hukuka göre tutulama kararı veriyor.
Belki de Özkök’ün bu yazıyı yazmasında Pazar eki yazarı,
Adli Tıp Kurumu eski Bakanı Sevil Atasoy’un ricalarının etkisi olmuştur.
Taraf Gazetesi dün Atasoy’un
İstanbul Üniversitesi
öğretim görevlileri hakkında 1.
Ordu Komutanlığı’na ihbar niteliğinde mektuplar yazdığını haber yaptı.
Atasoy, Hürriyet’te yazı yazmaya başladığında da, dönemin
1. Ordu Komutanı’nın ricalarının etkili olduğu iddia edilmişti.
Dönemin 1. Ordu Komutanı kimdi hatırlıyor musunuz?
Ergenekon sanığı Hurşit
Tolon...