Tarihle yüzleşmek ve Auschwitz


Girişte sıralanmış otobüsleri görünce Efes harabeleri gibi tarihi bir bölgeye ya da Ayasofya gibi bir anıta geldiğinizi düşünebilirsiniz. Gittiğiniz yer de tarihi ama insanlık tarihinin en kara sayfalarından birinin yazılması açısından. Nazi iktidarının Yahudiler, Çingeneler, komünistler, rahipler gibi farklı kesimlerden milyonlarca insanı ölüme gönderdiği ünlü kamp burası. Aradan geçen 60 yılı aşkın zamana rağmen ölümün, işkencenin ağırlığını hissedebiliyorsunuz. Polonyalı rehberimizin kendi dilinde anlattığı hikaye, kulaklıktan Türkçe’ye çevrilirken, savaştan uzak bir bölgeye geldiklerini sanan ailelerin birbirinden nasıl ayrıldıklarını, ne acılar çektiklerini ve çalışmaya uygun görülmeyenlerin topluca nasıl ölüme gönderildiğini gözünüzde canlandırabiliyorunuz. Acımasızca öldürülen, tıbbi deneylerde kobay olarak kullanılan minik yavruların patiklerini, lazımlıklarını, giysilerini görünce gözleriniz doluyor ve bakışlarınızı, düşüncelerinizi başka yöne kaydırma ihtiyacı hissediyorsunuz. Müzeye dönüştürülen bu kampın amacı ise tam tersi, bakışlarınızı ve düşüncelerinizi bu olaylara odaklandırmak. Çünkü tarihten ders almanız gerekiyor. Tarihle yüzleşip gerçekleri görmeyen toplumların aynı canavarlıkları, vahşeti yaşama ihtimali hep olacaktır. Tarih, insanlık okuludur. Tarihi doğru okuyan toplumlar, insanlık sınavından aldıkları kötü notu iyiyle değiştirebilir. Onun için Almanya’dan her yıl binlerce insan bu kampları ziyarete geliyor, çok değil 60 küsur yıl önce büyüklerinin nasıl bu kadar çıldırdığını ve milyonlarca insanı akıl almaz koşullarda ölüme gönderebildiğini anlamak ve tekrar aynı vahşete tanıklık etmemek için. Burası soykırımla özdeşleşen Auschwitz Kampı, ‘’Nihai çözümün’’ uygulandığı yer. Naziler’in aslında toplam 30 kadar toplama kampı var ve hepsi ölüm kampı olmuş. Kamp yöneticileri ölümleri ‘’Toteobuch’’ denilen ‘’Ölüm Kitabı’’na kaydetmişler. Ancak bu kitaplar infazlar hızlandıkça eksik kalmış ve çoğu da Müttefikler’in zaferi anlaşılınca imha edilmiş. 1942’de kamplardaki imha oranı çok artınca Himmler yavaşlanması emrini vermiş, çünkü zorla çalıştırılacak insan sayısı düşmeye başlamış. Çünkü bu mahkumlar tükenene kadar Krupp ve Farben gibi fabrikalarda çalıştırılıyor, yararlılıkları bitince de gaz odalarına gönderiliyormuş. Savaşın sonuna doğru SS subaylarının kim daha fazla adam öldürecek yarışına girmesi, dehşetin boyutlarını artırmış. İnsanlar gaz odasına gönderilirken mahkumlar oluşturulan orkestrayla Beethoven’dan eserler çalarmış. İnsanlığın bittiği, insan onurunun yok edildiği birer anıt haline gelmiş Auschwitz. Bir insan, bir başkasına nasıl böyle bir kötülük yapar diye düşünmeden edemiyorsunuz. İnsanın nasıl canavarlaştığını görüyorsunuz. Korku ve nefretin, güç ele geçince nasıl bir yok etme duygusuna dönüştüğüne tanıklık ediyorsunuz. İmkan olsa bu kampları herkes görebilse. Tıpkı Nagazaki ve Gulag gibi. Geçmişinde kanlı, kirli olaylar olmayan imparatorluk yok gibi. Gerçek cesaret ve uygarlık, geçmişin övünç dolu yönlerini olduğu kadar, karanlık yönlerinide görmek, bu olayların tekrar etmemesi için dersler çıkarmaktan geçiyor. Ermeni meselesine bir de bu açıdan bakmakta yarar var.
<< Önceki Haber Tarihle yüzleşmek ve Auschwitz Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER