Son günlerin
gazete haberleri, memleketi kurtarmak için yola çıkanların vatanın kendisinden çok emlağını sevdiklerini gösteriyor.
Ergenekon zanlısı Mustafa Özbek’in sendikanın 112 milyon dolarını yakınlarına aktardığı iddiası dudak uçuklatıcı.
Malvarlığı listesi, bir sendikacının anavatanla beraber yavru vatanı da ne kadar sevdiğinin göstergesi.
Özbek herhalde düşman eline gitmesin diye eline ne geçerse satın almış, yabancıya mal satışının karşısında olmasının sebebi de budur diye düşünüyorum.
Yabancılar almasın diye kendi alıp durmuş.
Sıradan işçilikten kendini dolar milyoneri yapan bu ülkeyi ölümüne sevmeyip de ne yapacak.
Sevgisinin bonusu da var, çünkü ana vatandan bir alana yavrusundaki yüzde elli
indirimli geliyor herhalde.
Adam Ergenekon zanlısı olmasa marifetlerinin hiçbiri ortaya çıkmayacak.
İçiçe olduğu siyasilerin hiçbiri bugüne kadar ‘Kardeşim nereden geliyor’ diye sormayı
akıl edememiş herhalde ki, sorulması için bugüne kadar beklendi.
Sendikası denetlenmemiş, kimse
malvarlığını incelememiş. Şahane bir
sistem veya vatanseverler dayanışması...
Bir başka zanlının kasasından milyonlarca lira nakit çıkmıştı,
Maliye Bakanlığı o meseleyi ne yaptı bir türlü açıklanmadı.
O da memleketi seviyor ama parasına çok güvenmiyordu herhalde ki, parasını
Euro cinsinden tutuyordu.
Bir de bu
Alkent meselesi var.
Deniz Kuvvetleri komutanlığı yapanlar nedense İstanbul’un bu lüks sitesinde ikişer daire sahibi olmuş.
Alarko’nun Deniz Kuvvetleri ile özel bir işi mi var, yoksa patronları
denize sevdalı olduğu için özel indirim mi yapıyorlar bilemem.
Ama yolsuzluktan mahkum olduğu için bu sitedeki iki dairesine el konulan eski Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil’den sonra 28 Şubat’ın mimarı, yine eski Deniz Kuvvetleri Komutanı
Güven Erkaya’nın da bu sitede milyon dolar değerinde iki dairesi olduğu ortaya çıktı.
Aldıkları
maaş belli olan bu
emekli askerlerin böyle lüks daireleri nasıl aldıkları gerçekten merak uyandırıcı.
Belli ki bu askerler de vatanı çok seviyorlar ama lüks sitelerini daha çok seviyorlar.
Murat Belge’nin yıllar önce çok sık yaptığı bir benzetme vardı.
Türk filmlerinde güzel kızı tecavüzcünün elinden kurtaran yakışıklı delikanlının nihai hedefi de aslında tecavüzcüden farklı değildir derdi.
Şimdi Türkiye’yi irticadan, bölünmeden kurtarmak için yola çıkanların durumuna bakınca aynı sonuca varmak mümkün aslında.
İnsan ortadaki tabloya bakınca “Bırakın da biraz da biz sevelim” diyesi geliyor.
Sözde Bölünme
MHP kavgada bayrağı CHP’nin elinden aldı.
Devlet Bahçeli kendini yazı işine verdi ve her gün yazılı bir açıklama yapıyor.
Hem de ne açıklama.
Kaleminden kan damlıyor.
Ne Mondros kaldı,
ne Sevr.
Zaten her tartışmaya
bir Sevr sokarsanız akan sular durur.
Azınlık vakıfları konusundan demokratik
açılım tartışmasına kadar, Sevr’i ortaya attınız mı rahatsınız.
Herkes ülkeyi bölüp kanlı bir savaş çıkarma çabası içinde olur, bir tek sizler vatansever olursunuz.
Halbuki vatan sadece topraktan ibaret değildir.
Vatanı anlamlı kılan üzerinde yaşayan
insanlardır.
O insanlar mutlu ve huzurlu olduğunda vatan yaşanası bir yer haline gelir, yoksa cehenneme dönüşür.
Diyarbakır Cezaevi’ni,
Yeşilyurt köylülerine yapılanları, işkenceleri, baskıları görmeye yüreğiniz bu kadar kör mü?
Siz bugün her türlü açılıma rağmen
Kürtçe konuşan vatandaşlarımızın dillerinin, kültürlerinin önündeki engeller nedeniyle mutsuz olduklarını görmüyor musunuz?
Sizin sözde korkularınız yüzünden dillerinin, etnik kimliklerinin önündeki engeller sürsün mü yani?
Kürtçe yayın oldu diye bölünüyor muyuz?
Yerleşim merkezlerinin adı değişince mi bölüneceğiz.
En iyisi bölünmeden korumanın 10 yolu diye bir liste yapın, biz de aydınlanalım.