“İtalya’da
Anayasaya göre hakimler ve savcıları diğer tüm güçlere karşı bağımsızdır.
Bu tür örgütlerle mücadele için siyasi irade, gerçek anlamda yargı bağımsızlığı ve bağımsız bir medyaya ihtiyaç var.”
Yani bugün bizde olmayan her şeye.
Yargının bir bölümü, özellikle de yüksek bölümü, kamu görevlilerinin hukuk dışı eylemlerinin üzerine gidilmesinden rahatsız.
Bu amaçla harekete geçmiş vaziyetteler.
Ergenokon zanlılarıyla iç içe olduğu ortaya çıkan bu yüksek
yargıçlar özellikle iki
davaya takmış durumda;
Ergenekon ve
Albay Temizöz davası.
İki davanın hem savcılarını hem de yargıçlarını değiştirmek istiyorlar.
Yerlerine adayları da hazır.
Bir taşla bir kaç kuş vurma hazırlığı... Darbe girişimi
sanıklarını yargılamanın önünü kesmek,
Vatan-
Millet-
Sakarya edebiyatıyla işlenen fail-i meçhul cinayetlerin ortaya çıkmasının, bunların Ankara’daki sorumlularının belirlenmesini engellemek,
Danıştay baskınının gerçek faillerinin ortaya çıkmasını önlemek.
Şemdinli Davası’nın yeni bir provası bu.
İyi çocuklar bu kez Ankara’da.
Ardından basında adı geçen savcı ve yargıçların meslekten ihracı ve bir daha avukatlık bile yapamayacak hale gelmeleri gelir herhalde.
İzlediğimiz, derin devletin direniş filmi.
Darbe girişimlerinin, fail-i meçhullerin, bu cinayetteki kamu görevlilerinin rolünün ortaya çıkmaması için kollar sıvanmış durumda.
Demokratlar Ergenekoncular kadar cesur olmaz ve dik durmazlarsa, kazanan onlar olabilir elbette.
Ama aslında büyük savaşı kaybettiler.
Artık bu ülkede herkes Silahlı Kuvvetler’e ait mühimmattın bazı eylemler için yeraltında gizlendiğini, bir
takım sivil ve asker bürokratın amaçlarına ulaşmak için aralarında suikastin de bulunduğu eylemleri göze aldığını biliyor.
O nedenle bu ülkede artık fail-i meçhul olamaz, çünkü katilleri tanıyoruz.
Evet, Fasson’un ilk kriterinde çuvallıyoruz çünkü Türkiye’de yargı Anayasa ile güvence altına alınmış bağımsızlığa sahip değil.
Bu koşullarda bile riski alıp karanlık olayların üzerine giden savcıları ve cesaretle karar veren yargıçları kutlamak gerek.
Allahı var, siyasi iradede mevcut.
İktidar Şemdinli’deki çuvallamanın ardından bu kez sivil ve asker bürokrasiye direniyor.
Medya ayağı ise kokuyor.
Petrole bulanmış ördekler gibi kokuyor üstelik.
Bir kısmı tam anlamıyla Ergenekon savunucusu.
Bir kısmı kafasını gömmüş.
Bir kısmı ise kelimenin tam anlamıyla saftirik.
Halkı da öyle sanıyor.
Ergenekon savcılarının o makama Hak Teala’nın emriyle gelmediğini savunuyor ve
görev süresi dolan gider diyor.
Kafası bunun çok özel bir dava olduğuna ya basmıyor ya da özenle görmezden geliyor.
Fasson’un Gladio üzerine 1981’den başlayarak ta 1992’ye kadar çalışarak bu kirli örgütü çökerttiğinden belli ki habersiz.
Bunun bir uzmanlık olduğunu, bu hakim savcıların yüzlerce klasöre, olayların geçmişine hakim olduklarını bilmezden geliyor.
Cahil değilse, kötü niyetli.
Evet, yargımız da, medyamız da bağımsız değil.
Çok
şükür buna direnenler de var.
Anayasa Mahkemesi Paksüt ve diğer kararlar
Anayasa Mahkemesi toplandı ve Osman Paksüt’le ilgili soruşturmaya yer olmadığı kararına vardı.
Dün sabah
Kanal 24’teki programda kararın muhtemelen böyle çıkacağını
söylemiştim.
Askerlerin sivil
mahkemelerde yargılanmasına ilişkin değişikliğin bozulmasının da eli kulağındadır.
367 kararını veren mahkeme bu unutmayın.
Anayasa Mahkemesi’nin tuhaf bir yapısı var.
Biriler
servis atıyor, onlar da kalkıp küt vuruyor ama bu sırada rakibin oyuncularının eli kolu bağlanmış oluyor.
Şimdi tarihte bir ilkle karşı karşıyayız.
Eşi, bir kısım sivil ve askerle birlikte
darbe girişiminde bulunmaktan sanık olan bir yüksek yargıç, demokratik sistemin güvencesi olarak oy kullanıyor.
Demokratik nezaket, hukuka saygı ve etik, en azından dava sona erene kadar izinli olmayı gerektirir aslında.
Zahit Akman için kıyameti koparanlar bu konuyu ısrarla görmezden geliyorlar.