Tayyip Erdoğan hükümetinin AB yolunda tıknefes kaldığına AB yetkilileri de kani olunca, oradan buraya ziyaretler arttı. Ak Parti yönetiminden ya da hükümetin tepesinden gelen “Bir değişiklik yok. AB yolunda ilerlemeye devam” söylemi
Türkiye’deki AB yandaşlarını kesmediği gibi, bizzat AB çevrelerine de inandırıcı gelmiyor. Bunun üzerine, çeşitli düzeylerdeki AB heyetleri
Ankara ve
İstanbul’un yolunu tutmaya başladılar.
Fransız Yeşillerinden
İngiliz İşçi Partili, İngiliz Liberallerinden İtalyan sağına, yani
Berlusconi’ye uzanan renkli ve geniş yelpazede yer alan bir
Avrupa Parlamentosu heyeti ile önceki günkü toplantılardan birinde biz de bulunduk.
Sohbet sırasında, İngiliz Liberal Demokrat ve İşçi Partili parlamenterler, “
CHP’nin son başörtüsü-çarşaf
açılımı” konusunda ne düşündüğümüzü sordu. Ben, kestirmeden, “düpedüz oportünizm” karşılığını verdim.
Niçin öyle düşündüğümü de açıkladım.
Türkiye politikası ve Deniz
Baykal adının son birkaç yıllık performansıyla ilgili en kaba bir izlenimi olan herhangi bir kimse için, bu konunun uzun uzadıya tartışılacak bir yanının olmaması gerekir ama söz konusu “açılım”ı önemseyen ve
destekleyen hayli yaygın bir çevrenin bulunduğu anlaşılıyor.
CHP’lilerin pek hazzetmediği Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Başkanı
Joost Lagendijk (
Hollanda-Yeşil), bu
açılımı anlamakta “zorluk çektiğini” söylemekle birlikte olumlu karşıladığını belirten bir açıklama yaptı. Lagendijk, gerçi, “CHP’nin bu konuda ne kadar güçlü ve samimi olduğunun önümüzdeki aylarda görülebileceğini” belirterek, CHP’ye bir tür “benefit of doubt” yaklaşımı ortaya koyduysa da, “Ben başörtüsüne yönelik bu açılımı çok olumlu buluyorum” demekten de geri kalmadı.
*** *** ***
Lagendijk’e gelene kadar, asıl önemlisi
Deniz Baykal’ın “içerden” aldığı “tezahürat”. CHP’lilerden değil, Ak Partililer ve o çevreden. Başta Baş
bakan Tayyip Erdoğan. “Dik dur. Olumsuz çıkışlara
boyun eğme” diyerek Baykal’ın arkasında durdu
Başbakan Erdoğan.
İşin ilginç tarafı, Başbakan’ın geçenlerde ateşli bir polemiğe tutuştuğu ve sert bir tepkiyle karşılık verdiği bir
köşe yazarı da Deniz Baykal’ın açılımını hararetle destekleyenlerden.
“Bunlar ‘güzel gelişmeler’ hakikaten...” dedikten sonra, “’Seçim yatırımı’ sayıp küçümseyenler olduğunu biliyorum elbette. Deniz Baykal’ın ve CHP’nin tarihinden unutturulmaya çalışılan sonuçsuz kalmış popülist açılımları hatırlayıp ‘Bundan da bir şey çıkmaz’ sonucuna varanlar az değil. Yakasına CHP rozeti taktıran çarşaflı/başörtülü kadınların da çevrelerinden tepki gördükleri belli. CHP’nin kendi içi de kaynıyor. İyi de, herhangi bir ‘yeni açılım’, bütün bu kuşkular, sarsıntılar,
küçük görmeler, tepkiler, karşı-tepkiler yaşanmadan gerçekleşebilir mi? Yarın ‘
Alevi hakları’ dosyası açıldığında durum sanki bundan farklı mı olacak? ‘
Kürt sorunu’ çözüm yoluna girdiğinde herkesin sesini keseceğini mi sanıyoruz? Her değişim zor olur, köklü değişimler ise çok daha zordur...”
Fena değil. Bayağı “ikna edici” argümanlar gibi gözüküyor bunlar. Aslında, Tayyip Erdoğan’ın “Dik dur. Olumsuz çıkışlara boyun eğme” tavsiyesini Deniz Baykal’a daha da “artiküle” biçimde tekrarlamış oluyor.
Yine de bizi Deniz Baykal’ın bu “yeni açılım” ile “değişim” hele hele “köklü değişim” rotasına girdiğini ikna edecek cinsten sayılmaz. Deniz Baykal’a “dik durması” için “moral şırıngası” da sayılmaz. Zira, Deniz Baykal, ne yaptığını, niye yaptığını gayet iyi bilen bir
siyaset kurdudur ve böyle “faydacı” ve “naif” bir destek yaklaşımından etkilenecek bir kişilik değildir.
Deniz Baykal ve CHP için,
seçim hesaplı “düpedüz oportünizm” olduğu paçalarından akan, ayan beyan belli bu “yeni yaklaşım”ın Ak Parti dolaylarından aldığı alkış, yelpazenin o yanında da “faydacı” ve özünde Deniz Baykal’ınki kadar ilkeli (ya da ilkesiz) bir davranış kalıbının bulunduğunu sergiliyor.
Nitekim, yukarıdaki satırların sahibi aynı
kalem, o yazdıklarından iki gün sonra “CHP lideri .. ‘çarşaf’ giyeni bile partisine kabul ediyor. Baykal’ın çarşaf da dahil başını bir biçimde örten kadınların bu davranışlarının tek bir siyasi görüşle ilgisi olmadığını ilân etmesi, dahası bu giysinin ‘geleneksel’ olduğunu söylemesi, sürdürülen
yasağın üzerine oturduğu temeli sarsacak cinsten bir yeni yaklaşım...” diye yazdı. Doğru. Ancak, “faydacı” davranış kalıbı da burada.
Ortada ya bir “yeni yaklaşım” var; veya “başörtüsü yasağının temellerinin sarsılmasına yarayacak cinsten bir CHP taktik manevrası.” İlki söz konusuyla destekleyelim, yok ikincisi ise –ki, herkes farkındaki öyle- o zaman ortada bu “taktik manevra”dan nemalanmak isteyen bir “faydacı” anlayış söz konusudur.
*** *** ***
Bu “yeni açılım”ın bir “düpedüz oportünizm” olduğu Baykal’ın atılan adımı savunurken ettiği “Biz insanların
giyim kuşamıyla ilgili değiliz; taşıdıkları değerlerle, savundukları ilkelerle ilgiliyiz” sözlerinden belli.
Hal buysa, CHP Genel Başkanı’ndan beklenen belli: CHP’nin altıokunu benimseyen,
Atatürk ve
Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine yürekten bağlı oldukları partisine coşkulu katılımlarıyla belli olan, giyim kuşamları önemli olmayan bu yeni CHP’lileri ilk seçimde liste başlarından
aday göstersin. Bir CHP iktidarında, giyim kuşamları önemli olmayan, taşıdıkları değerler ve savundukları ilkeler nedeniyle Deniz Baykal’ın bağrına bastığı bu insanları milletvekili yani yasa koyucu, hatta bir CHP hükümetinde bakan olarak görmeliyiz.
Giyim kuşamları önemli olmadığına, taşıdıkları değerler ve savundukları ilkeler önemli olduğuna göre, niçin olmasın?
CHP Genel Başkanı ve ekibi, bu “yaklaşım”larındaki tutarlılıklarını kanıtlamak için, başörtülü hatta çarşaflı kızların yüksek öğrenim hakkını da savunmalı, bugüne dek izledikleri çizgiden vazgeçmeli, bu konuda yapılan anayasa değişikliğini iptal için
Anayasa Mahkemesi’ne gitmiş olmalarından ötürü “özeleştiri” yapmalılar.
Ne yani, CHP’ye üye olan insanlar, niçin üniversite ya da yüksek okullarda okuyamasınlar. Giyim kuşamlarının önemi olmadığına, taşıdıkları değerler ve savundukları ilkeler önemli olduğuna göre, başörtülü ya da çarşaflı Atatürkçü ve hatta CHP üyesi
genç kızlar niçin yüksek öğrenim hakkından mahrum kalsınlar.
Çarşaf konusunda ve çarşaflılarla ilgili bir “yeni yaklaşım”ı ortaya koyarken ve savunurken, “çarşaflamamak” gerekli. Şayet “çarşaflarsanız”, bunu “düpedüz oportünizm” diye algılayanlar çıkabilir.
Çarşaflamayın. Çarşaflıların milletvekili, bakan; bu kadarından da vazgeçtik, bunların arasında CHP üyesi olanların yüksek öğrenim hakkını savunun yeter...