Erbil’de ‘Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak’ başlıklı
Abant Platformu’nun ilk gününe damgasını vuran ‘
Kuzey Irak mı,
Kürdistan mı?’ üzerinde yoğunlaşan
tartışma olmalı.
Türkiye’den gelen Türk ve
Kürt 100 aydın, kendilerine Erbil’den katılan bir o kadar sayıda ve hatta daha da fazla Iraklı Kürt ile ‘Barışı ve Geleceği Birlikte’ ararlar iken ilk bakışta bir ‘semantik’ meselesi gibi gözüken bu sorunun aslında Türkiye’nin bölgedeki geleceğini yakından ilgilendiren ve hatta etkileyeceğini herkes bilinçaltına yerleştirmiş olmalı.
Türkiye ve yerel medyanın hatta El-Cezire televizyonunun da varlığı ile yoğun bir basın-yayın kuşatması altında cereyan eden toplantı, Kürdistan TV ve Türkiye’nin bir ulusal kanalının canlı yayını sayesinde onbinlerce, yüzbinlerce kişi tarafından sınırın iki yanında izlendi. Türkiye’den katılımcıların yaptıkları konuşmalarda geleceğe yönelik ‘beraberlik’ vurguları ne kadar kuvvetli olursa olsun, Kürt katılımcılar Türkiyelilerin ‘
Kuzey Irak’ sözcüğünü kullanmalarını gözden kaçırmadılar.
‘Kuzey Irak mı, Kürdistan mı?’ sorusu tartışmaların odağına böyle oturdu.
Türkiyeliler, Türkiye’nin iç dengeleri ve daha henüz genişlememiş ve hatta kırılamamış ‘
zihin kalıpları’nın ayırdında olarak ‘Kürdistan’ sözcüğünün kullanılmasının gereksiz duyarlılıkları taşıyacağı kanısında olmalıydılar. Onca süre varlığı inkar edilmiş insanlara adını koyarak ‘
Kürtler’ denilmesi ve ‘Kürtler’le beraber barışçı bir ortak gelecek aranması zaten çok önemli ve çok değerli bir adımdı.
Yavaş yavaş, sindire sindire...
Oysa, ‘Kürdistan’ sözcüğünü telaffuz etmemek için ‘Kuzey Irak’ı
tercih etmek, ‘Kürtler’ açısından inkâr zihniyeti ve politikasının devamı olarak algılanıyordu.
***
Türkiyeli 100 aydın, bir o kadar Iraklı Kürt katılımcıyla birlikte ‘Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak’ amacıyla toplandık. İki tarafın resmi makamları bu toplantıyı onaylıyor ve
destek veriyorlar.
Nerede toplandık?
Erbil’de.
Erbil neresi?
Birçoğumuz için Kuzey Irak’ta bir şehir. Hatta Türkiye’deki resmi söylem yavaştan ‘Kuzey Irak’ı da terk etti, ‘Irak’ın kuzeyi’ demeye başladı.
Kuzey Irak’ta ya da ‘Irak’ın kuzeyinde’yiz.
Coğrafi anlamda bunda bir yanlış yok. Ama Kürtler için burası Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin merkezi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi sözcükleri ise Irak Anayasası’nda mevcut. Yani buranın, sadece bir coğrafya veya kültürel algılama olmanın ötesinde bir yasal adı var.
Türkiye’den gelenlerimiz arasında en ileri gidebilenlerimiz ‘Kürt Bölgesel Yönetimi’ diyebiliyor ama ‘Kürdistan’ sözcüğünü telaffuzda zorlanıyor, dilleri dönmüyor. ‘Kürt’ tamam ama ‘Kürdistan’ sözcüğü telaffuzu pek zor; resmi ağızlarda , ‘Kuzey Irak’tan ‘Irak’ın kuzeyi’ne, geriye doğru geçiş yapıldığı bir dönemde ‘Kürt’ten ‘Kürdistan’a doğru ilerlemek olağanüstü zor olmalı.
***
Erbil’deki toplantının ilk gününe ‘Dil,
Kimlik,
Kültür: Ortak Değerler’ başlıklı yüreklere ve
akla bir arada hitap eden unutulmaz konuşmasıyla Türkiyeli
şair Bejan Matur damgasını vurdu.
Yetmişli yılların başında dedesinin ve köyündeki yaşlıların kaçak
radyo istasyonlarından gizlice buradaki mücadeleyi nasıl dinlediklerini anlatırken, “Uzak, dağların ardındaki bir
ülkede birileri kendilerine Kürt diyor ve kimliklerinin mücadelesini veriyorlardı. Dedem ve köydeki yaşlıların adını koymasalar da uzaktan uzağa Kürtlüklerinden gizli bir gurur duyduklarını hissederdim... Tıpkı dinledikleri radyo istasyonları gibi duyguları da onlarda bir kaçaklık hissi yaratıyordu. Türkiye’de yaşayan Kürtler için çoğunlukla böyleydi. Kendi varlıklarını yok sayan bir ülkede yaşamayı katlanır kılıyordu” diyerek Türkiye Kürtlerinin burasıyla özel, derin ve güçlü duygu bağlarını dile getirdi.
Türklerin çoğunun habersiz olduğu, anlam dünyalarında pek yer etmemiş ama vatandaşlarımızın önemli bir bölümünü saran bir bağlantı bu.
Bejan Matur, buraya ilk ayak basışını anlatırken ise şöyle dedi:
“Manevi bağı hepimizi kuşatan ülke ihtimalinin peşinden Kuzey Irak’a giden çoğu Kürt gibi ben de heyecanlıydım. Kürdistan adının sakınılmadan kullanıldığı topraklarda, Kürtlerin kendilerini nasıl yönettiklerinin tanığı olmak gizli bir gurur ve heyecan yaratıyordu bende de. Bir ülke ihtimalinden çok biir
özgürlük ihtimali olmasıyla ilgiliydim...”
Bu sözleri işitince ‘Kürdistan’ sözcüğünü kullanmanın Kürtlerin özgürlüğü kavramıyla eşitlendiğini, ‘Kuzey Irak’ın ise, böyle bir niyet taşımıyor olsa bile, kendiliğinden bunu göz ardı eden bir ‘
Ankara siyaseti’ olduğunu düşündüm.
Bejan Matur, bu anlam dünyasını siyasi tahlil alanına da taşıdı:
“Hepimiz tanığıyız; Güneyli Kürtleri dışlayan, küçümseyen her karar, her söz Türkiyeli ve güneyli Kürtleri kenetledi. Kürtler arasındaki farklılıklar, ortak değerler söz konusu olduğunda hızla kapandı. Türkiyeli Kürtler güneyli kardeşleri hakkında söylenen, ima edilen her sözden bu derece etkilenirken Türkiye’nin onlara rağmen bir siyaset üretmesi mümkün olamazdı, olmamalı. Türkiye artık gerçeklerin ülkesi olmak yolunda. Hayatın dayattığı hakikatin ülkesi olmak. Demokratikleşme için güneyli Kürtlerin Türkiye’ye ihtiyacı olduğu kadar, Türkiye’nin de güneyli Kürtlere ihtiyacı var...”
Durum iyidir. Çünkü, barışı ve geleceği ‘birlikte’ arıyoruz.
Erbil’de!