Ama önce olayı özetleyelim: Kocası, ' T.L.' rumuzlu eşinden 'örtünmesini' istiyor. 'T.L.'
itiraz edince, koca
baskı kurmaya çalışıyor, dediğini yaptırabilmek için onu zorluyor.
Bunun üzerine 'T.L.' mahkemeye gidiyor.
Boşanmak istediğini belirtiyor.
Tokat Artova Asliye Hukuk Mahkemesi " örtünmeye zorlama, boşanma nedeni olamaz " diyerek davayı reddediyor.
'T.L.' pes etmiyor. Temyize gidiyor.
Yargıtay 2'nci
Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin verdiği bu kararı bozuyor. Yargıtay diyor ki:
" Eşin örtünmeye zorlanması 'sosyal şiddete' yönelik bir davranış olduğundan evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan davranışlardandır."
Sonra da şöyle devam ediyor:
"Yapılan
soruşturma, toplanan delillerle davalı kocanın karısını 'çağdaş kıyafetlere aykırı giyinmeye zorladığı' ve evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır."
Özetle Yargıtay, yerel mahkemenin kararını haksız buluyor. Çiftin boşanması gerektiğini söylemiş oluyor.
Bu kararı tartışmak gerek.
Çünkü gerekçe iki farklı boyutu içinde barındırıyor:
1) Kocanın ısrarlı, zorlayıcı 'örtün' talebini, "sosyal şiddet" olarak tanımlıyor.
2) " Çağdaş kıyafetlere aykırı giyinmeye zorlamak " diye bir gerekçe daha öne sürüyor.
Gerekçenin birinci boyutunu bence tartışmaya gerek yok: Delillerin neler olduğunu bilmiyoruz ama büyük ihtimalle kocası 'T.L.'yi örtünmediği için dövmüştür.
Bunu sokakta ya da başkalarının yanında dahi yapmış olabilir. Yargıtay, "sosyal şiddet" derken belli ki bunu kastediyor.
Böyle bir durumda, 'T.L.'nin boşanma talebi elbette haklı oluyor.
Buna karşılık Yargıtay'ın öteki gerekçesi tartışmaya açıktır.
Diyelim ki tersi geçerli:
Yani 'T.L.' örtülü/tesettürlü bir kadın. Kocası da 'başını açması için' ısrar ediyor, hatta bu amaçla şiddete başvuruyor.
Böyle bir durumda koca, "eşini çağdaş
giyime zorladığı" için haklı mı olacaktı?
Yani o zaman Yargıtay, olayı bir "sosyal şiddet" olarak tanımlamayacak mıydı?
Yargıtay'ın gerekçeler arasına "çağdaş giyim" gibi bir kavramı sokması fuzulidir. Kafa karıştırıcıdır.
Yanlış yorumlara, hatta şiddeti mazur görmeye dahi yol açabilir.
Neden mi? Çünkü:
Nereden gelirse gelsin; "yönü, amacı, niyeti" ne olursa olsun, Yargıtay'ın "sosyal şiddet" diye tanımladığı durum, boşanma için yeterlidir.
" Örtüneceksin! " diyerek şiddete başvurmak ne kadar yanlışsa, "Açılacaksın!" diyerek şiddete başvurmak da o kadar yanlıştır.
Meselenin "çağdaş giyimle" ya da tersine " İslami/muhafazakar " giyimle ne alakası var?
Şiddet, şiddettir. O kadar!
Not: Tokatlı 'T.L.'nin "davasını" ısrarla savunmasını da göz ardı etmeyelim. Modernleşen Türkiye'de giderek daha fazla kadın, "örtünürken" de, "açılırken" de, başkasının değil, sadece ve sadece kendi iradesine dayanmak istiyor.