Ayakkabısının uç kısmı, aç bir
timsahın ağzını andıracak kadar yarılmıştı. Sol ayağına giydiği, henüz diğeri kadar eskimemişti ama sağdakine
ayakkabı değil ancak
terlik denebilirdi.
15
Şubat sabahı, yine
boya sandığını aldı ve o ayakkabılarını giyerek kendini sokağa attı. Evden çıkarken bugünün sıradan bir gün olmadığını biliyordu. Kaç gündür
Batman’da bazı şahıslar
sokak sokak, ev ev dolaşıyor,
futbol oynayan, ayakkabı boyayan,
araba camı silen ya da caddelerde bir şeyler satarak bir kaç lira kazanmaya çalışan çocukları
eyleme çağırıyordu.
Gösteriye katılanlara para, çikolata ya da yeni bir top vermeyi
vaat etmişlerdi. O da eyleme çağrılan çocuklar arasındaydı. En çok ihtiyaç duyduğu şey bir ayakkabıydı ve eyleme katılarak biraz para alabilirdi.
Kendine söylenenlere göre şehir meydanında toplanacaklar, onları sokağa dökenlerin önceden çuvallarla sokak aralarına zulaladıkları taş ve
molotof kokteyllerini polislere atacaklardı.
Şehir meydanına doğru ilerlerken caddelerde önlem alan polisleri ve sıra sıra dizilmiş robocopları gördü. Daha çok robocoplar dikkatini çekmişti. Onlardan çekiniyordu. Çünkü, ellerindeki kalkan ve joblar, koyu
renk üniforma ve üzerlerindeki sert plastikten yapılmış korumalıklarla tıpkı robota benziyorlardı.
Duygusuz ve
soğuk birer robota.
Polisleri eylemlerde göstericileri dağıtırken ve
biber gazı atarken görmüştü. Kendisi de zaman zaman bu eylemlere katılıyor, polisin soğuk yüzünü ve biber gazının gözleri ve genzi yakan acı tadını biliyordu. Onlara neden taş attığını ve nasıl bir oyuna alet olduğunu anlamasa da kendini eylemlere çağıranları içten içe sevmeye başlamıştı. Sırf bu soğuk hatıralar yüzünden.
Meydana vardığında yüzlerce çocuk toplanmıştı bile. Yine ön saftaydı hepsi. Arkalarında kadınlar, onların da arkasında yüzleri maskeli gençler vardı. Her defasında böyle diziliyorlardı. Kendisini eyleme çağıranların neden en arkada ve maskeli olduklarına anlam veremese de, en geri saftan gönderilen talimatları harfiyen uyguluyordu.
-Taş atın! Atıyor.Molotof gönderin! Gönderiyordu. Ayakkabısı yırtık olmasına rağmen bir ileri bir geri koşuşturuyor, grubun önünde dikkat çekiyordu.
Polis ise atılan taşları kalkanlarla engelliyor, karşılık olarak da biber gazı atıyordu. Robocoplar yine birbirlerini kollayarak ve ellerindeki jopları kalkanlarına vurarak gürültülü bir şekilde grubun üzerine geliyor, polis yürüyünce çocuklar da çil yavrusu gibi dağılıyordu.
Biber gazından yine genzi yanmış, çok koştuğu için de yorulmuştu. Timsah ağızlı ayakkabısı şimdi gözüne, nefes nefese kaldığı için dilini dışarı sarkıtmış, köpek yavrusu gibi görünüyordu. Bakışı ayakkabılarından yanına kadar sokulmuş polise kaydı. Polis kendisine doğru geliyor ve bir yandan da güler yüzüyle bekle işareti yapıyordu.
Korktu. Ama kaçmadı. Polis geldi, yanında çöktü. Ne yapabilir ki diye geçirdi içindi.
Çocuktu ve maskeli ağabeyleri, polisin ya da kanunların çocuklara hiçbir şey yapamayacağını söylemişti. Çok olsa bir gün nezarete atarlar, sonra salıverirlerdi. Hem bu kadar kameranın önünde şiddete de başvuramazdı.
Bu kadar şeyi kaç saniyede düşünmüş, polis yanına çökeli nasıl bir zaman dilimi geçmişti anlayamadı. Ama düşündüklerinin hiç biri olmadı. Hatta yıllarca düşünse tahmin dahi edemeyeceği bir şey gerçekleşti. Polis elini kaldırdı, babasından bile görmediği
şefkatle başını okşadı.
Saçlarını karıştıran el o kadar sıcak gelmişti ki, sorsalar, uysal bir kedi yavrusu gibi o elin dakikalarca başında kalmasını isterdi. Onların duygusuz ve soğuk birer robot olduklarını düşündüğü için yüzü kızardı. Sonra içinde büyüyen sıcaklıkla sevindi, saçlarını karıştıran eli sevdi.
-Ne yapıyorsun burada? diye sordu polis.
-Hiiiç
-Yorulmuşsun. Senin için bir şey yapabilir miyim? Benden istediğin bir şey varsa söyle?
Nasıl bir soruydu bu diye geçirdi içinden. Gözü ister istemez ayakkabısına gitmişti. Ama polisin ağzından çıkan kelimelerde kocaman bir şefkat kokuyordu.
-“Var” dedi.
-Ne istiyorsun?
-20 milyon lira.
-Ne yapacaksın 20 milyonu?
Sağ ayağını yukarı kaldırdı.
-Ayakkabı alacağım. Ayakkabım yırtık da. Kış ya üşüyor ayağım biraz. Bir de ıslanıyor işte.
Polis çocuğun ayakkabısına baktı. Acı bir gülümseme yayıldı yüzünde. “Tamam” dedi. “Söz” sana bir çift ayakkabı alacağım. Hatta arkadaşlarına da söyle. Senin gibi ayakkabıya ihtiyacı olan kaç kişi varsa hepsine ayakkabı alacağım. Ama önce isimlerinizi yazdırmanızı sonra da buradan gitmenizi istiyorum.
Çocuğun düşüncesi inanmakla inanmamak arasında geldi gitti. Ama başına dokunan sıcak eli hatırlayınca, “tamam” dedi. “Ben de size söz veriyorum. Arkadaşlarımı alıp buradan gideceğim.”
Yırtık ayakkabısına bu defa sevinerek baktı. Birkaç adım yürüdü, sonra koşarak polislere hala taş ve molotof yağdıran yaşıtlarının yanına gitti.
Çocuklar arasında haber tez duyuldu. Çok değil, az önce polise taş atan, birer
terör örgütü militanı gibi davranan çocuklar bir anda o soğuk zannettikleri polislerin güler yüzünün ateşi etrafında halelenmişlerdi.. Şimdi gerçekten birer çocuk olmuşlardı. Hepsi birbiriyle yarışırcasına ve sevinçle isimlerini söyledi, polis amcaları da tek tek kaydetti.
Çocuk ve kadınların arkasından talimatlar yağdıran maskeli gençler olan bitene anlam verememişti. Yıllarca çocukların beyinlerine kazıdıkları, “polis ve asker kötüdür” imajı bir şefkat eli sayesinde erimiş, çocuklar, kendilerini şiddete ve suça
teşvik edenlerin gerçek kötüler olduğunu anlamıştı. Çocuklar maskelerin altındaki gerçek yüzlerini gördükleri şahısların yanına dönmedi, ismini yazdıran sokak aralarında gözden kaybolup evlerine doğru yürüyüp gitti.
Kullanılacak çocuk olmayınca, kadınlar ve en arka saftan emirler yağdıran, polise taş atın molotoflayın diyen şahıslar da çarçabuk dağılmıştı. Eylem de çarçabuk bitti.
Eve vardığında hala başına dokunan eli unutmamıştı. İçinde garip bir minnet duygusu vardı. Kapıyı açtı, içeriden
küçük kardeşlerinin
ağlama sesleri geliyordu. O aksine gülümseyerek ve heyecanla eşikten adımını attı.
Annesi ard arda doğmuş üç küçük kardeşini doyurmaya çalışıyordu.
Heyecanla “Anneee” dedi.
-Polis amca benim başımı okşadı. Hiç biri bize anlatıldığı gibi değilmiş. Biliyor musun eli de sıcacıktı. Hem de sımsıcak.
NOT: Batman polisi sözünü tuttu. 150 çocuğa ayakkabı dağıttı. Dahası 850 çocuğa daha ayakkabı vereceklerini müjdeledi. Şimdi o çocuklar başını okşayan ve üşüyen ayaklarına bot alan polis amcalarını hiç unutmayacak.