Simge: Duyularla ifade edilemeyen bir şeyi belirten somut nesne veya işaret, remiz, rumuz, timsal, sembol.
Siyasi simge : Bir partinin tekelinde olan,dolayısıyla sadece o partinin mensup ve taraftarlarının sahip olabileceği simge. Misal:
Ampül, Altıok,Kırat,
Güvercin,
Anahtar, Kırmızı-sarı-yeşil atkı
Yedi kollu şamdan, Haç, Hilal, Davut yıldızı
Çift başlı kartal, Kanarya,
Kartal, Aslan
Bıyıklar aşağı, Kirli sarı ve ağzı dolduran bıyıklar, Parka, Şalvar ve cüppe
Bayraklar,
Asker ve polis rütbe işaretleri, Trafik işaretleri,
Otomobil logoları, Şirket logoları
Bir rok sanatçısını ya da sanat müziği okuyan sanatkarı giyimine bakarak hatta seçtiği sazlara bakarak ne tür
müzik söyleyeceğinizi kestirebilirsiniz.
Hatta bazı yazı karakterleri bize o simgenin arkasındaki firmayı, potansiyeli, fikir birliği etmiş ve lokalize olmuş insanları onların alışkanlıklarını hatırlatır.
Mesela “CE” kelimelerini gören bir
işadamı bunu bir çocuğa yapılan “cii”şakası diye yorumlamaz. Uluslarası bir standardın tescili olduğunu anlar.
Haç Hıristiyanları,Hilal
Müslümanları ve Davut Yıldızı bugün Yahudileri temsil eder.
Takımlarımızın kendilerini anlatmak için belirledikleri
hayvan figürleri bir simge değil midir? Hangi Fenerli elinde bir Aslan fotoğrafıyla
Fenerbahçe stadına girebilir.Ya da tam tersi.
Araba hurdalığında bile
Mercedes’in logosunu bulan bir kişi bir kanaate varır.O logo o’na
Almanya’yı ve Mercedes otomobillerini hatırlatır.
Paşaların rütbesi ile Astsubayların rütbesi nasıl karıştırılabilir. Bunlar simge değil midir?
Altıok
CHP’yi, Güvercin DSP’yi, Kırat
Demokrat Parti ve DYP’yi, Anahtar MSP’yi hatırlatmıyor mu?
Kalın yeşil parkalı, keskin sarı renkli ve ağzını dolduran bıyıklarıyla camiden çıkan birini gördüğünüzde ne düşünürseniz,cüppeli sarıklı birinin bir eğlence mekanından çıktığını gördüğünüzde de aynı şeyi düşünürsünüz. Simgelere yüklenen anlamla eylemleri birbirini tutmadığından “ne işi var bu adamın burada”? diye? sorarsınız kendi kendinize.
Peki başörtüsü takmış bir hanımefendiyi gördüğümüzde bir parti mi? bir şirket mi? bir klüp mü? akla geliyor
Hayır.Aklımıza inanmış insan geliyor.Çin’de veya Fas’ta ya da
Avrupa ve
Amerika’da her yerde ilk akla gelen kanaat, o kişinin Müslüman olduğu yönündedir.
Evet başörtüsü-
türban bir simgedir. İffetin,namusun,günahlardan uzak durma iradesinin,
helal kazancın,
cennete yakın olma cehennemden uzak durma niyetinin, elinden dilinden kimseye zarar gelmeyeceğine dair garantinin, emniyetin, temizliğin, saygı ve sevginin, hürmetin, ana olmanın, islamın güler yüzünün, dinin emirleri ile
modern dünyayı birlikte kavramanın, devlete ve millete sahip çıkmanın, yetimin yoksulun ihtiyacını görmenin, serazat bir hayat yaşamamanın, aldatmamanın, yuvayı kurmanın, evi idare etmenin, kanaatin,
küçük sıkıntılar yüzünden kocayı ve çocukları terk etmemenin, yuvayı cennet bahçesine çevirmenin, evladını iyi bir kul ve iyi bir vatandaş olarak yetiştirmenin, kocasını günaha yollamamanın, dosdoğru olmanın, doğru söylemenin,
içki sigara ve diğer kötü alışkanlıklardan uzak durmanın,
İslam’ın izzetini muhafaza etmenin, ilim tahsil etmenin, irfan mektebinde okumanın, güzel ahlakın simgesidir. Aksini iddia eden 1400 yıllık İslam tarihine, binlerce ilmi esere, Hz.Aişe’ye(RA), Hz.Fatıma’ya(RA) , hakkın rahmetine kavuşmuş milyonlarca asil kadına zulmetmiş olur.
Başörtüsünü takan hanımlar, en azından yukarda sayılan hassasiyetleri taşımıyorlarsa kendilerine ve başörtüsüne yazık ettiklerini de hatırlatmakta fayda var.
Tadil-i erkanla kılınmayan namazın mahşerde “beni zayii ettin “diye
hesap soracağı düşünülünce bir gün başörtüsünün de “beni zayii ettiniz” diye hesap soracağını akıldan çıkarmamak lazım.
Ayrıca başını örtmeyen ama bu vasıfları sırtında taşıyan binlerce hanımefendiyi de unutmamak lazım.
Başörtüsünü zorla bir partinin sembolü gibi göstermeye kalkmak hem partiye haksızlık daha da önemlisi evrensel bir
inanç sembolü olan “başörtüsüne” haksızlıktır.
Başörtüsünü
Türkiye’ye has bir geleneksel örtünme biçimi olarak değerlendirmek dünyayı tanımamak, iki milyar müslümanın nasıl giyindiğinden haberdar olmamak demektir.
Başörtüsü veya türban tartışmasını başlatanlar, savundukları fikirleri gizli kapaklı değil net bir şekilde ortaya koymalılar.
Diyanetin yaptığı açıklama herkesi bağlar ve başörtmenin dinin bir vecibesi olduğuna inandırır. Buna rağmen “dinde başörtüsü yok” ya da “şöyle takın böyle takın” diyenler şapkalarını önlerine alıp bir daha düşünsünler . Karşı oldukları şey “örtünmek mi”? “nasıl örtünmek mi”?.Bir karar verip seçmenlerinin karşısına öyle çıksınlar.