Davos sonrasında
Türkiye’de bu işin
Amerika ile ilişkilerimizi berbat edeceğine ilişkin “
alarm zilleri” çalınırken, ısrarla ve inatla “tam tersine” Davos’la simgelenen gelişmenin Türkiye-ABD ilişkilerini güçlendireceğini nedenleriyle bu köşede defalarca açıkladığımız hatırlanacaktır.
Amerika’da belli bir çevre Türkiye’de çalınan alarm zillerine
cephane sağladı. Cumhuriyetçilerin en gözü dönmüş
İsrail yanlısı sağ kanadının görüşlerini, Türkiye’de “Amerika’nın görüşü” sananlar çıktı.
Hillary Clinton’un hızlı
Ankara ziyareti ve bu ziyaret sırasında
Barack Obama’nın bir ay içinde Türkiye’ye geleceğini duyurması, bu köşede çıkan yorumları doğrularken, Cumhuriyetçilerin en ateşli İsrail yandaşı sağ kanadının
destek atışı altında, Türkiye’nin
Ortadoğu’da potansiyel rolünü görmezden gelen ve Türk-
Amerikan ilişkilerinin Davos’tan sonra iyiden iyiye krize gireceğini savunan çevrelerin tezlerine nokta koymuş olmalıdır.
Öyle bir
ülke düşünün ki, bir ay içinde önce Başkan’ın Ortadoğu Özel Temsilcisi George Mitchell geliyor, onu bir hafta sonra
Dışişleri Bakanı
Hillary Clinton izliyor ve
Dışişleri Bakanı Türkiye’ye ayak bastığı an, bir ay sonra Başkan’ın geleceğini ilan ediyor.
Türk-Amerikan ilişkilerinin hangi döneminde Türkiye’ye bu kadar yüksek bir “uluslararası
profil” çizilmiştir?
Gösteremezsiniz.
***
Türk Dışişleri’nden Hillary Clinton ile görüşmelere katılan üst düzey bir yetkili, görüşmelerin içeriği ve seyrinden olağanüstü memnuniyetini paylaşmak için bana
telefon açtığında, “Bir Türk dışişleri bakanı
Washington’a gitmeden önce ilk kez bir Amerikan dışişleri bakanı Türkiye’ye geldi” diye Hillary’nin ziyaretinin “simgesel siyasi anlamı”nı vurguladı.
İsabet ölçüsünü anlamak için arşivlere bakmak gerek. Ama bence bundan çok daha önemlisi ve Türkiye’nin uluslararası
politikada nereye, nasıl yerleşeceğini ve bunun önemini anlamak için
Barack Hussein Obama’nın önümüzdeki bir ay içinde Türkiye’ye geleceğini bilmek yeterli.
Tarihte hiçbir Amerikan Başkanı seçildikten bu kadar kısa bir süre içinde Türkiye’ye ayak basmamıştı.
Tarihte hiçbir Amerikan Başkanı, Başkan olmasının ardından
Atlantik ötesine çıktığı ziyaret turunda Türkiye’ye de ziyareti gündemine eklememişti.
Obama’nın Başkan seçilir seçilmez bir
Müslüman ülkesinde tüm Müslüman Dünya’ya tarihi bir
mesaj vereceği belirtilmişti. Acaba bu ülke Türkiye mi olacak?
Hillary Clinton’un Obama’nın bir ay içinde Türkiye’ye geleceğini duyurması üzerine, Ortadoğu’nun çeşitli köşelerinden, ABD’den ve
Avrupa’nın birçok ülkesinden gelerek benim bulunduğum yerde bulunan, uluslararası
siyaset ve diplomasi sahnesinde tanınmış isimlerin arasında bir heyecan dalgası yayıldı.
Hatta, “Obama mesajını Ankara’da değil,
İstanbul’da vermeli” diyecek kadar, mesajın Türkiye’de verileceğinden emin hükümlere varıldı.
Türkiye saatiyle gece yarısına doğru, Amerikan
yönetiminin ismini vermeyen bir yetkilisinin açıklaması
New York Times gazetesinin internet sitesinin birinci sayfasına,
manşet altına düştü. Yetkili, söz konusu beklentileri ve spekülasyonları doğrulamıyordu. Ancak, Obama’nın Türkiye ziyaretinin anlamını ve amacını da çarpıcı sözlerle ortaya koydu. Şöyle:
“Bir NATO müttefikini ziyaret etmek ve paylaştığımız ve karşı karşıya bulunduğumuz sorunları tartışmak için önemli bir fırsat olacaktır. “Aynı zamanda, Başkan’ın Müslüman dünya ile başkan olur olmaz başlattığı ve başkanlığı süresince devam ettirmek istediği diyalogu devam ettirmek için de önemli bir vesile olacaktır.”
Obama yönetimi, Türkiye’yi ilişkilerini güçlendirmek istediği, güçlendirmek için “dinlemeyi ve tavsiyelerini almayı” öngördüğü “müttefikler ailesi”nin çok önemli bir unsuru olarak görüyor.
Öncelikle “Batı sistemi”nin bir ögesi. Nitekim, Hillary de, M.Ali
Birand’ın önüne yuvarladığı “ılımlı
İslam” topuna girmedi.
Bununla birlikte, Türkiye’nin “Müslüman kimliği”nin ve başta Ortadoğu, Türkiye’nin Müslüman dünya nezdindeki işlevinin de farkında.
Yönetim yetkilisinin açıklaması, Türkiye’nin iç politika hesaplarının kısırlığından kendisini çıkaramayan bakış açısının sahipleri hariç, okuduğunu ve dinlemesini bilenler için yeterince açık.
***
Amerika’nın gündeminde ne varsa,
Irak,
Kuzey Irak,
İran,
Filistin-İsrail,
Suriye-İsrail görüşmelerinin canlandırılması,
Afganistan,
Pakistan,
Balkanlar, enerji güvenliği vs. vs. bu fotoğraf karelerinin her birinin içine Türkiye de yerleşmiş vaziyette.
Hillary’nin Ankara’daki görüşme maratonunda bunların tümüne değinildi ve ABD, bu fotoğraf karelerindeki Türkiye’yi gördüğünü belirtti.
“İlişkileri daha da derinleştirmek”, “sonsuza dek sıkı müttefikler olarak kalmak”, “siz sadece Türkiye’nin değil, Ortadoğu’nun da liderisiniz” gibilerinden sözler retoriğini bir yana bıraksak bile, önümüzdeki dönemde ABD’nin Türkiye ile çok yakın bir
işbirliği oluşturma niyetini çarpıcı biçimde yansıtıyor.
PKK’dan
Kıbrıs’ın bir an önce çözülmesi için gerekenin yapılmasına uzanan bir dizi pürüzlü konuya ilişkin “irade beyanı” da cabası.
Bu arada, İsrail’in
Haaretz gazetesinde nedense bizim basında değil-
Brüksel’deki NATO Dışişleri Bakanları toplantısında Türkiye Dışişleri Bakanı Ali
Babacan ile İsrail Dışişleri Bakanı
Tzipi Livni’nin
Gazze üzerinden
hasar gören ilişkileri
tamir amacıyla bir araya geldiklerini okuduk. Önemli haberin Haaretz’de yer almayan önemli ayrıntısı ise görüşmenin Brüksel’deki Türk delegasyonunda yapılmış olması. Yani, gelen İsrail tarafı.
Her neyse, esası kaçırmayalım.
Obama Türkiye’ye geliyor!