Liseli cinayeti üzerine


Sabah okullarına gitmek üzere evlerinden çıkan iki gencin yolu tam da okul kapısına yaklaşmışken silahlı biri tarafından kesildi. 17 yaşındaki Cihan Semizoğlu ve yanındaki 16 yaşındaki Ahmet Genç, üzerlerine sıkılan mermilerden kaçamayıp oldukları yere yığılıverdiler. Saldırgan olay yerinden kaçtığında, geride kol kola geldikleri okulun önünde ölüme de kol kola giden iki liseli öğrencinin gencecik ama cansız bedenleri kaldı. Biri 17, diğeri 16 yaşındaki iki öğrenci şu genç yaşlarına rağmen ne yapmışlardı ki katil tarafından ölüm cezasına çarptırılmışlardı? Babalarının mesleklerinden, ailelerinin içinde yer aldığı ihale ve alacak-verecek konularına kadar birçok konu akıllara geldi, tartışıldı. Öyle ya bu yaşta iki çocuğun canına kıymak için ne gibi bir sebep olabilirdi ki? Polis, olay yerinde yaptığı incelemelerin ardından katil zanlısının peşine düştü. Araştırmalar derinleşti ve çok geçmeden bir isim üzerinde durulmaya başlandı. Yakın çevresine telefonla cinayeti işlediğini söyleyen zanlı, ailesinin de desteğiyle polise teslim oldu. Zanlının adı A.A. Tam adını veremeyişimizden de anlaşılacağı üzere daha 18 yaşının altında. O da ölüm kusan silahından çıkan mermilerle hayatını kaybeden maktullerle aynı yaşlarda. Peki nedir bu yaşta bir genci, yine bu yaştaki akranlarına kurşun yağdıracak kadar kendini kaybettiren? Bu nasıl bir öfke, nasıl bir kin olabilir ki liseli genç, kendisi gibi bugün okul sıralarında olması gerekirken, artık kara toprağa giren yaşıtlarının canına kıyar? Yetkililerin ve zanlının verdiği bilgilere göre sebep kız meselesi. Evet yanlış okumadınız, daha 16 yaşlarındaki bir tazenin, uğruna elini kana buladığı konu, bir kızla ilgili gelişen olaylar. Açıklamalara göre yine bir lisenin son sınıfında okuyan genç kız, öldürülen Cihan Semizoğlu’nun eski, katil zanlısı A.A.’nın ise yeni arkadaşı. Ve bu iki genç bir süre önce bu kız uğruna kavga etmiş , A.A., da o gün bugündür kin besliyormuş. Polis, cinayet işlemek için yaşı pekala tutan zanlımızın ifadesine yasalar gereği başvuramıyor ve zanlı savcıya susma hakkını kullanıyor. Ya kanunları çok iyi biliyor ya da çok film seyretmiş olmalı. Ancak tecrübeli polis, istediği bilgilere sohbet havasında ulaşıyor. Zanlı, cinayette kullandığı silahı tatile gitmek üzere biriktirdiği 1.600 YTL karşılığında tanımadığı birinden temin ettiğini söylüyor. Ortaya çıkan tablonun ürkütücülüğüne dikkat çekmek için tüm bu önbilgileri verdim. Gelinen nokta ise çok ilginç. Uğruna can verilen de, cana kıyan da, can veren de bir lise öğrencisi. Bir süre sonra üniversite imtihanına girerek hayatlarına yön vermeye hazırlanan ve ailelerinin üzerlerinde hayaller kurdukları genç nesil. Samsun’da yaşanan bu üzücü olay sonrası ölen öğrencilerin arkadaşları sokaklarda şiddeti protesto ederek dolaştılar, sloganlar attılar ve gözyaşı döktüler. Ailelerin yüreklerine düşen korun, çektikleri acının tarifi ise çok zor. Sadece arkadaşının yanında olduğu için iki gencin arasındaki büyük (!) meselenin ve de kurşunların ortasında kalan diğer öğrenci Ahmet Genç’in evinde yaşanan acı ise apayrı. Arkadaşları ağladı, analar ağladı, Samsun ağladı. Bu yaşta tutuklanıp hapse girecek gencin ailesi de çocuklarının hayatını karartmasına engel olamamanın ezikliği içinde. İki gencin toprağa verildiği dakikalarda katil zanlısı acaba hangi duyguların girdabındaydı? Konuyla ilgili görüşleri sorulan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, bu olayı doğuran sebepler üzerinde ailelerden okullara, medyadan tüm yetkililere kadar herkesi bir kez daha düşünmeye davet ediyor. Bir öğrencinin yılda 13 bin saatini okulda, 18 bin saatini ise televizyon başında geçirdiğine dikkat çeken Çelik, son olarak medya mensuplarının gözlerinin içine bakarak şu soruyu yöneltiyor: “ Bu insanlar, adam öldürmeyi nereden öğreniyor?'' Biz sahip çıkmazsak bu gençlere nerelere kayıp gidecekler? Delikanlı çağlarını güzel işlere yönlendiremezsek, ellerinden tutamazsak, boşluğun nelerle dolabileceği ortada.
<< Önceki Haber Liseli cinayeti üzerine Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER