Türkiye son günlerde ateşten bir dehlize atılmaya çalışılıyor. Terör haberlerine okullardaki şiddet, yollardaki
kapkaç, evlerdeki
soygun vs. görüntülerinin de abartıla abartıla eklenmesiyle kamuoyunda “ülkede herşey çok kötü” türünden bir izlenim uyandırılmaya çalışılıyor. Hem de öyle olmadığı halde.
Bizim ülkede karşımıza çıkan her problemi, 'yeni
yasa üreterek' halletmeye çalışmak türünde bir hastalık var. Dünyanın çok gerisinde kalmış kabilevari memleketler hariç hemen hiçbir muasır medeni coğrafyada böyle bir reaksiyon göremezsiniz. Bizim parlamenterler nefes almıyor, gece gündüz demiyor, yasa üstüne yasa çıkarıyorlar. Gündelik meselelerden hareketle çıkartılan bu yasalar
doğal olarak çabucak eskiyiveriyor.
Oysa çağdaş hukuk sistemlerinde
kanun yapılırken, yüz sene sonraki muhtemel gelişmeler dahi hesaplanmaya çalışılıyor. Bu yüzden böyle ülkelerdeki parlamentolar sürekli yasa yapmak yerine, hükümetlerin önlerine vizyon koyan, onların icraatlarını denetleyen üst kurumlar olarak görev yapıyor.
Bu bağlamda son günlerde yaşanan
terör olaylarını salt yasal düzenlemelerin yetersizliğine bağlamak büyük bir hata. Ve bu hatada ısrar ‘falanlar Türkiye’nin AB sürecini baltalamak için bu düzenlemeleri istiyorlar’ iddialarını güçlendirebilir.
Türkiye ‘
Ceza Kanununu’ değiştireli bir yıl bile olmadı. Demokrasi açısından bir çok eksiği bulunmasına rağmen yeni TCK eskisine nazaran çok çağdaş bir yasa görünümünde.
Hakim ve savcılar yeni kanunu henüz tam öğrenmeden, ‘bu kanun işimize yaramıyor demek’ hoş olmayan bir görüntü veriyor.
Yeni TCK’yı hazırlayanlar her fırsatta kanunun verdiği yetkilerin tam olarak kullanılmadığını söylüyorlar. Ayrıca uygulamaları yaygınlaştıracak
bütçe dahil alt yapılar da hala tam olarak hazır değil.
Örneğin yasa ücretsiz Avukat hakkını herkese veriyor. Peki devlet parasını ödeyemez ise sanıklara
avukatı nereden bulacak? Yasa her çağdaş ülkede olduğu gibi bir çok yetkiyi yargıya bırakmış.
Güvenlik güçlerinin işlerini yaparken hakim ve savcıların denetiminde olmasını emretmiş. Ama polisin aradığında savcıya hemen ulaşması gerekiyor. “Peki o sayıda savcı var mı?” diye soracak olursanız,
cevap “maalesef hayır” oluyor.
Savcılar önlerine gelen dosyaları okumayı bile yetiştiremiyor.
İşte size bir örnek Kaçakçılığın bol olduğu doğudaki bir ilçemizde görüştüğüm bir savcı “Elimde o kadar
hazırlık soruşturması var ki yetiştiremiyorum. Bazıları yoğunlukta zamanaşımına uğruyor” diyor.
Sokaktaki polis ise “ biz yakalıyoruz, savcı bey soruşturma bile yapmıyor” diye şikayet ediyor. Şimdi bu durumda kim suçlu? Tek bir savcıya 10 bine yakın hazırlık soruşturması veren mi? Yoksa kanun mu kabahatli?
Ne kadar lüks bir arabanız olursa olsun , deposuna benzin koymazsanız
araç hareket etmez. Araca bahane bulmanın ne alemi var?
Ama derdiniz başkaysa onu bilmem.