ABD’nin The Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, Maraş merkezli depremlerde yaşanan yıkımları ele alan iki yazı yayınladı. Yazılarda ‘depremin Türkiye’nin yükselişini sembolize eden apartmanları suç mahalline çevirdiği’ ve bunun sonucu olarak ‘Türkiye’nin şiddetli bir evsizlik krizi ile karşı karşıya olduğu' belirtildi.
Stephen Kalin ve Daniella Cheslow, ‘Türkiye’nin yükselişini sembolize eden apartmanlar’ ile ilgili yazılarında, depremlerden etkilenen 10 ilde 200’den fazla müteahhit ve inşaat şirketi sahibinin tutuklu yargılanma ile karşı karşıya olduğuna işaret ederek, iktidarın inşaat sektöründe bir ‘patlama’ oluşturduğunu hatırlattı.
‘MUHAFAZAKAR ORTA SINIFIN TİMSALİ DEPREMİN SEMBOLÜ OLDU’
Kalin ve Cheslow, konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
“‘Cennetten bir köşe’ olarak pazarlanan 12 katlı Rönesans Rezidansı, 2013 yılında açıldı ve geçtiğimiz haftaya kadar ülkenin güneyinde Hatay şehrinin hızlı şehirleşmesinin ve Türkiye orta sınıfının 20 yıldır yaşadığı büyümenin bir sembolüydü. Şimdi ise 249 birimden oluşan bu yapı, yıkıcı depremin ardından yana yatarak ve yüzlerce insanı enkaz altına bırakarak bir mezar ve suç mahalli haline geldi.
1999 yılında İstanbul’un yakınlarında meydana gelen ve en az 17 bin kişinin hayatını kaybettiği depremin ardından binaları sağlamlaştırmak için yapılan bir dizi reforma rağmen uzmanlar, hayatta kalanların aileleri ve Türkiye’deki muhalefet partileri, son 20 yılda yaşanan inşaat patlaması sırasında inşa edilen pek çok apartmanın sismik olaylara ilişkin düzenlemelere uymadığını söylüyor.
Erdoğan hükümeti, tüm ülkede, özellikle de yaşanan son depremlerin merkezi olan muhafazakar İç Anadolu'daki kalelerinde bir inşaat patlamasına nezaret etmişti. Zamanında büyüyen muhafazakar orta sınıfın bir timsali olan yükselen apartmanlar, şimdi Türkiye’nin son yüzyılda yaşadığı en kötü depremin ve standartlar ile düzenlemeler hakkındaki soruların bir sembolü oldu.”
‘EN AZ 2 MİLYON KİŞİNİN EVSİZ KALDIĞI TAHMİN EDİLİYOR’
Sune Engel Rasmussen ve Daniella Cheslow da WSF için kaleme aldıkları yazıda, depremlerin ardından Türkiye’nin şiddetli bir evsizlik krizi ile karşı karşıya olduğunu bildirdi. ‘Türkiye, depremlerin ardından dünyanın en kötü evsizlik krizlerinden birini yaşıyor" diyen Rasmussen ve Cheslow'un değerlendirmeleri ise şöyle:
“6 Şubat’ta yaşanan depremlerde Türkiye ve Suriye’de 41 bin 200’den fazla insan öldü. Uzmanlar, 85 milyon nüfuslu Türkiye’de en az 2 milyon kişinin evlerini kaybetmiş olduğunu tahmin ediyor.
Evsizlik krizi, Türkleri sınıf ayrımlarından da vurdu… Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) geçen hafta yaptığı açıklamaya göre, depremlerin sebep olduğu ekonomik zararın en az 84 milyar doları bulacağı tahmin ediliyor. Bu meblağın büyük bir kısmı, evlerin yeniden inşası, altyapı ve evsiz kalan yüzbinlerce kişi için kalacak yerler için gerekiyor.
Fitch kredi derecelendirme kuruluşuna göre, sigorta kapsamının depremden en çok etkilenen bölgelerde düşük olması bekleniyor. Ülkede depremin sigorta kapsamında olması teknik olarak zorunlu olsa da bu, uygulamada sıklıkla uygulanmıyor.
Ülkedeki umutsuz durum, yardım tedarikini bir mücadeleye çevirdi; bu durum da hükümet, STK’ler, siyasi partiler ve depremin ardından gelen ilk yardımı yavaş ve organizasyonsuz olarak nitelendiren ve ortaya çıkan boşluğu doldurmaya çalışan muhalefet belediyeleri arasında gerilime neden oldu.”