Washington Post Gazetesi, insan haklarındaki suç ihlallerine ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılan başvurularda 2. sırada yer alan Türkiye'ye ilişkin bir makale yayımladı. Makalede, AİHM'in Türkiye ile ilgili davalara neden önem vermediği ve bakış açısını eleştiren bir yazı kaleme alındı.
Washington Post'ta yer alan makale şöyle devam ediyor;
Türkiye'nin Insan Hakları Suçları neden Mahkemeye Çıkmayacak?
Türkiye, 2016’daki darbe girişiminden sonra 7 kere Olağanüstü Hal'i uzatmasına rağmen 24 Haziran'da erken seçime gidecek. Ve de 2017’de cumhurbaşkanı Erdoğan'a yüksek yetkiler veren Anayasal referandumdan sonra uzmanlar ülkenin diktatörlüğe adım adım ilerlediği kanısında. Türkiye Avrupa Birliği üyesi olmasa da, Avrupa insan hakları mahkemesi üyesi. Mahkeme her ne kadar mahkum rey hakları ve de terörizm temelli mahkum hakları ile ilgili duruşunu bozmasa da son dönemde sistematik insan hakları ihlali ve 2017deki demokratik olmayan referendum süreciyle ilgili başvuruları reddetti. Peki bu ani değişimin sebebi neydi?
2017’deki referanduma niye itıraz edildi?
Başkanlık süresi bitmek üzere olan Erdoğan 5 yıldan olmak üzere 3 dönemlik yeni başkanlık tasarısı sundu. Bu tasarı parlamento ve yasama üzerinde ciddi bir güç yetkisi veriyordu. Avrupa konseyinin venedik komisyonu bu tasarıyı ‘Türkiye'nin anayasal demokratik geleneğinde tehlikeli bir geri adım’ olarak nitelendirdi.
Birçok parlamento üyesinin yanı sıra muhalif yayın organlarından birçok gazeteci ve muhabir haftalar öncesinden tutuklandı. Muhalefete medyada çok küçük bir ses tanındı. Referandum günü oy zarflarını çifte damgalama uygulaması kaldırıldı bunun yanı sıra Erdoğanın yüzde 51 gibi bir üstünlükle kazanması damgasız oyların geçerli sayıldığı şüphesini uyandırdı.
Mahkeme niye referandum itirazını reddetti?
AİHM ülkelerin düzenli aralıklarla seçim yapmasını desteklese de referandumlara seçimlerden ayrı bakmakta. Önceden vermiş olduğu İskoç Özgürlük Referandumu kararına paralel olarak referandum ile ilgili şikayetleri de gözardı ediyor.
Türkiye'deki insan hakları ihlallerine ayrı bir bakış
2016’daki darbe girişimden sonra 150 bin kamu personeli OHAL’den dolayı işlerinden atıldı. Avrupa Konseyi'nin baskıları sonucu Türkiye darbe sonrası şikayetler için ayrı bir kurul oluşturdu, fakat bu kurul bağımsız olduğu için acil kararlandırma çok da söz konusu değil. Bu kurulun kararlandırmasına göre şikayette bulunan kişilerin bütün yurtiçi çözüm kaynaklarına başvurmadan AİHM’e gelmemesi isteniyor. Birçok uzmana göre bu süreç 10 yılı bulabilir. 1990'lar ve 2000'lerde uyguladığı yurtiçi çözümlerin bitme zorunluluğu şu an kaldırılsaydı birçok sanığın dava süreci çoktan başlayabilirdi.
AİHM neden popüler sıkıntıları göz ardı ediyor?
AİHM bu sistematik sıkıntıları 2 sebepten ötürü rafın altına itiyor. Bunların birincisi; katlanarak artan şikayet sayıları. Bu sorunu önlemek için AİHM son dönemde sistematik ve yapısal bir karar alarak devletlerin sorunları kendileri çözmesi için baskı yapmaya başladı. Bu duruma karşılık Türkiye şikayetlerde en üst sıralarda yer aldı. 2016’da Türkiye 12 bin 600 dosyayla tüm şikayetlerin yüzde 16'sını oluşturdu. Bu da Türkiyeyi en çok şikayet edilen 2. ülke konumuna oturttu. İkinci sebep ise AİHM’e karşı artan siyasi baskı. Sadece Türkiye, Macaristan, ve Rusya gibi diktatör ülkeler değil İngiltere gibi liberal demokrasilerden de tepki gelmesi ve bu ülkenin ayrılık naraları atması mahkemenin baskısız bir şekilde yargıyı işletmesine engel oluyor.