Gazetenin İstanbul Büro Şefi David Gauthier Villars’ın imzasını taşıyan haberde, “salgının Türkiye’nin tam bir ödemeler dengesi krizine girmesi tehdidini beraberinde getirdiği ve bu durumun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı 18 yıllık iktidarının en büyük zorluklarından biriyle karşı karşıya bırakabileceği” kaydediliyor.
Salgının, “ülkede işsizliği artırdığı ve kontrolsüz enflasyon artışı tehdidini ortaya çıkarttığı" belirtilirken, diğer kalkınmakta olan ülkelerde olduğu gibi Türkiye’nin başlıca otomotiv ürünleri ve tekstil ihracatı pazarı Avrupa Birliği’ndeki kısıtlamaların talebi düşürdüğü ve bunun kötü bir domino etkisine yol açtığı” vurgulanıyor.
'Sermaye kontrolleri ya da IMF yardımı'
Haber şöyle devam ediyor;
“Ama Erdoğan yönetiminin daha büyük bir sorunla mücadele ettiğine yönelik bir işaret olarak, Türk Lirası’nın dolar karşısındaki değeri geçen hafta tüm zamanların en düşük seviyesine geriledi. TL’de yılbaşından bu yana yaşanan değer kaybı, koronavirüs krizine girerken, hem özel şirketlerin büyük dış borcu hem de bunu finanse etmek için dış yatırımcılara bağımlığı azaltamayan ülkenin, zaten ne kadar riskli bir mali durumda olduğunu sergiledi.
"Koronavirüsün etkisi bu karşıdan esen rüzgarlara eklenirken, ekonomistler Türkiye’nin dış borçlanma maliyetinin fahiş olduğunu ve hükümetin Erdoğan’ın tekrar tekrar reddettiği bir adımı atma ihtimalini arttırdığını söylüyor; Sermaye kontrolleri başlatmak, ya da Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) yardım istemek.”
‘TL bu yıl yüzde 15 değer kaybetti’
Haberde görüşlerine yer verilen Bilkent Üniversitesi Ekonomi Profesörü Refet Gürkaynak “En nihayetinde bu noktaya geleceğimizden büyük ölçüde eminim. Sebebi bunun diğer seçeneklere göre daha tercih edilebilir olması değil, tek seçenek olarak kalması” diyor.
Gazete, Erdoğan’ın sözcüsünün (İbrahim Kalın) geçen ay IMF’den yardım istemenin gündemde olmadığını söylediğini hatırlatıyor ve Cumhurbaşkanı’nın “Türkiye’nin dış güçlerin saldırısı altında olduğunu” söylediğini belirtiyor.
Erdoğan’ın “Ekonomimizin önünde kurulan tuzakların farkındayız. Bunların özellikle gerisindeki sinsi amaçların gayet iyi farkındayız” şeklindeki sözlerine de haberde yer veriliyor.
Wall Street Journal, geçen hafta Perşembe günü TL’nin dolar karşısındaki değerinin rekor düzeylere gerilediğini, kurun 7,26’ya yükseldiğini düştüğünü ve daha sonra biraz değer kazansa da, TL'nin yılbaşından bu yana yüzde 15 değer kaybettiğini hatırlatıyor.
Türkiye’nin de dünyadaki birçok ülke gibi virüs nedeniyle ekonomik faaliyetlerde frene bastığı, Türkiye’nin en büyük ihracat pazarlarının birçoğunun hala kısıtlamalardan çıkma aşamasında olduğu ve önemli bir döviz kaynağı olan turizmin durduğu kaydediliyor.
‘Ekonomi daralacak, işsizlik artacak’
Habere göre uzmanlar bu ortamda ekonomik üretimin, yılın ikinci ve üçüncü çeyreğinde en az yüzde beş düşeceğini, Aralık’ta yüzde 13,5 olan işsizlik oranının ise özellikle genç nüfusta artacağını tahmin ediyor.
Gazete, Türkiye’nin en büyük turizm kentlerinden Antalya’da turist olmamasının, otelcilerden, çiftçilere ve inşaat şirketlerine yerel ekonomiyi olumsuz etkilediğini söylüyor.
Kaya Otelleri Pazarlama Müdürü Pınar Kaya, “Bazı çalışanlarımızı işten çıkartmak zorunda kaldık. Bu sene para kazanmayı beklemiyoruz. Amaç sadece hayatta kalabilmek” diyor.
Wall Street Journal, anket şirketlerine göre ekonomik sorunların Erdoğan’ın siyasi konumuna çok az etkisi olduğunu belirtiyor. Erdoğan’ın “2009’daki ekonomik durgunluktan, 2016’daki darbe girişimine ve geçen yılki belediye seçimlerinde aldığı yenigilere dek sayısız krizi atlattığını söyleyen gazete, muhalefete karşı yoğunlaşan baskıya rağmen, Cumhurbaşkanı’nın hala Türkiye’nin en popüler siyasetçisi olduğunu” vurguluyor.
‘Erdoğan suçu koronavirüse atabilir’
Gazete ayrıca “Ekonomik manzara kötüleşirse, suçu koronavirüse atabilir” derken bu noktada anket şirketi ANAR’ın Genel Müdürü İbrahim Uslu’nun “Bu salgın, cumhurbaşkanı için bir krizden çok bir fırsat oldu. Türkiye’de hiç kimse neden sözlerini tutmadığını sorgulamayacak” şeklindeki sözlerine yer veriyor.
Wall Street Journal, “Erdoğan yönetimindeki bazı isimlerin, Türkiye’nin mali yardıma ihtiyacı olabileceğini kabul ettiğini” söylüyor ve “bu isimlerin Türkiye’nin ABD Merkez Bankası’nın kısa vadeli borçlanma aracı üzerinden dövize erişim için Washington ile görüşmeler yaptığını aktardığını” vurguluyor. Gazete şöyle devam ediyor;
“Ancak uzmanlar, Ankara’nın Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın almasından kaynaklanan gerilim çözülmedikçe, ABD’nin Türkiye’ye önemli bir mali yardıma gönülsüz olacağını söylüyor. Hem Beyaz Saray hem de Kongre, Kuzey Atlantik İttifakı’nın (NATO) iki üyesi arasındaki işbirliğini tehliyeye atacağı ve Ankara’nın doğrudan ambargolara maruz kalacağını söyleyerek, Türkiye’ye Rus silahlarını kullanmama çağrısında bulundu. ABD’nin Türkiye Büyükelçisi David Satterfield, geçtiğimiz günlerdeki bir açıklamasında Fed’in kısa vadeli borç vermesinin siyasi değil, mali bir mesele olduğunu söyledi. Bir Fed Sözcüsü ise yorum yapmayı reddetti.”
‘ABD'yle yakınlaşma hamleleri’
Gazete Türkiye’nin ABD’ye yakınlaşma çabası gibi görünen adımlar attığını, S-400’lerin faaliyete geçirilmesinin ucu açık bir şekilde ertelendiğini ve Erdoğan’ın ABD’ye giden tıbbi malzeme yardımıyla birlikte Başkan Donald Trump’a yazdığı bir mektupta, iki liderin küresel ekonominin tamirinde işbirliği umudunu dile getirdiğini belirtiyor.
Türkiye’nin 20 yıl önceki mali krizde IMF’ye başvurduğunu hatırlatan Wall Street Journal, 2001’de, Erdoğan iktidara gelmeden önce başlatılan programın başarılı geriye dönüş modeli olarak kabul edildiğini kaydediyor.
Ancak gazete, “Erdoğan’ın Türkiye’nin ekonomik toparlanmasında IMF’nin rolünü sürekli küçük gösterdiğini, dışarıya bağımlı olmayan Bir Türkiye inşasında kendi liderliğini öne çıkarttığını” aktarıyor. 2008’de IMF programı sona erdiğinde, Erdoğan’ın 83 milyon nüfuslu Türkiye'yi dünyanın önde gelen 10 ekonomisi arasına sokma hedefi belirlediğini hatırlatan gazete şöyle devam ediyor;
“İstanbul’a yeni havaalanı gibi büyük altyapı projeleri başlatan Erdoğan tarafından teşvik edilen şirketler, 2010’lu yılların başında döviz bazlı kredilerle tıka basa doydular. Strateji 2018 yazında TL satışlara maruz kaldığında ve borç yükünü ödemek zorlaştığında geri tepti. Dünya Bankası’na göre dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan Türkiye, 2019’da 19. luğa geriledi.
"Türkiye Merkez Bankası’na göre Şubat itibarıyla Türk bankalarının ve şirketlerinin 155 milyar dolar kısa vadeli döviz borcu ödemeleri var. TL’yi güçlendirmek için yapılması gereken tipik hamle, faiz oranlarını yükseltip, para biriminin çekiciliğini artırmak. Ama Erdoğan, geçen yıl kredileri artırmak ve 2020’deki yüzde 5’lik büyüme oranı amacının gerçekleşmesine yardımcı olmak için Merkez Bankası’na tam tersini yapma talimatı verdi.
'Döviz rezervi olduğundan fazla görünüyor'
“Son 10 ayda Merkez Bankası kredi faizini yüzde 24’ten, enflasyon oranının altına yüzde 8,75’e indirdi. Geçen ay Merkez Bankası, TL’nin değerini yüksek tutmak için rezerlerindeki 19 milyar doları kullandı ve toplam rezerv 56 milyar dolara indi. Ekonomistler bu sayının da Merkez Bankası’nın elindeki cephane miktarını olduğundan çok gösterdiğini, çünkü büyük kısmının, ticari bankalardan borç aldığı döviz olduğunu söylüyor.”
Wall Street Journal, habere Prof. Refet Gürkaynak’ın sözleriyle son veriyor. Gürkaynak, Türkiye’nin TL’nin değerini korumak için döviz rezervlerini kullanırken, bir yandan da ekonomiyi desteklemek için faiz oranlarını düşük tutamayacağını söyülüyor.
Gürkaynak “Bu iki şey, uzun süre yan yana yapılamaz. Biri ya da diğerinden vazgeçilmesi gerekecek” diyor.