Kömür, daha doğrusu Zonguldaklıların deyimiyle Kara Elmas'ın ocağına inmeden önce,
mavi elbiseler, kask ve çizme, tutuşturuluyor elimize.
Biz hazırlanırken, maden işçileri dikkatimizi çekiyor. Onlar da madende meydana gelebilecek grizu patlamalarına karşı
tedbir olarak sigara kontrolü yapıyorlar.
Ve yolculuğumuz başlıyor. Yaklaşık 2 km yürüdükten sonra aşağı inmek için hazırlanıyoruz. Ama bu bu insanların her gün defalarca inip çıktığı
maden ocağı kameramanımızı korkutuyor.
Zahmetli bir yolculuktan sonra, "yüzü kara, bahtı kömürden yana ak" maden işçilerini nihayet görüyoruz.
Patika yollardan yürümeye çalışırken karşımıza bir de göçükleri önlemek için konulan direkler çıkıyor. Zorlanarak geçtiğimiz tünele bir de direkler eklenince, yeraltı yolu geçilmez oluyor.
Yolculuğumuz devam ederken burnumuza gelen soğan kokusu, bizi başka bir yöne çekiyor.
Soğan maden ocağının menüsünde
kral yemeği.
Yerin altında çalışmak elbette yürek istiyor. Gün ışığına hasret olmak kolay değil. Yüzleri simsiyah olmuş, sadece gözleri ve dişleri parlayan işçiler doğalgazdan dert yanıyor.
Onlar için hayat hep gece de olsa, rızıklarını kazanmanın mutluluğu içindeler...
Meryem Koca - Samanyolu Haber