Abdullah Birlik
22 Ağustos 1963 Bediüzzaman’ın zeki, seçilmiş ve hatırlı talebesi: Zekası, kabiliyeti ve nüktedanlığı ile çevresinde hemen fark edilen bu genç, daha 14 yaşında iken Üstad’ın hizmetine girerek önce îman dersini alır. Bediüzzaman, hükümet tarafından mecburi ikamete tabi tutulduğu Emirdağ’a 1944 yılında geldiğinde: “Burada Ceylan isminde bir çocuk var mı? O bana hizmet edecek” diye sorar. Çalışkanlar hanedanından Mehmet Çalışkan bir gün oğlu ile beraber ziyaretine gittiğinde, Üstad, “Oğlun mu?” der. O da: “Evet, fırsat düşmüşken çocuğun mektep işini bir görüşeyim dedim. Efendim, çocuk çalışkan ve zeki. Onu yüksek mekteplere vermek istiyorum, ne buyurursunuz?” diye sorar. “İyi! Zeki ve çalışkan olduğu için evvelâ benden îman dersi alsın, sonra yüksek mekteplere devam etsin” der. Bediüzzaman’ın, en ızdıraplı, en çileli, en işkenceli yıllarını geçireceği bu kasabada lütf-u İlahi, Üstad’a bir yoldaş, bir hizmetkar, emre hazır bir nefer, bir nedim olarak küçük Ceylan ile onların ailesi Çalışkanlar hanedanını karşısına çıkarır.
Üstad’ın ifadesiyle “yaşı küçük, ama on kişinin işini yapabilecek bir kabiliyete sahip” küçük Ceylan kısacık ömründe asırlara sığacak ve hatırlanacak hizmetlerde bulunur. “Hükümet yetkilileriyle Üstad adına görüşmek, gelen mektupların okunarak, cevaplandırılması, gerektiğinde çoğaltılıp, postalanması, yazılmış eserlerin dağıtılması, gelen misafirlerin münasip bir şekilde karşılanması Üstad’la görüştürülmesi ve uğurlanması, hatta günlük ihtiyaçların temininden kırlarda gezdirilmesine kadar, yani o gün Emirdağ hayatında Üstad'ın santral vazifesini gören bir insan, bir eleman.”
Hiç durmadı…
27 Mayıs İhtilali sonrasında yapılan polis baskınlarıyla nur talebeleri tutuklanıyor, matbaalar basılıyor, kitaplara el konuluyor. Bütün bu baskı ve tazyiklerden bunalan bazı ağabey ve kardeşler; “Bu devir geçene kadar neşriyata ara verme” düşüncesiyle, Ceylan Ağabey’e; “Ne dersiniz, neşriyata biraz ara versek mi? diye sorarlar. Ceylan Ağabey, hiç tereddütsüz şöyle cevap verir: “Kardeşim, durursak, ne zaman başlayacağımızı bilemeyiz!”
Elim kaza ve şehit olması
22 Ağustos 1963 Perşembe günü bir müşterisinden aldığı senetlerin tahsilâtı için Küçükçekmece taraflarına giderken yolda bindiği minibüsün başka bir araçla çarpışması ve başından aldığı ağır darbe sonucu beyin kanamasından vefat eder. Vefatından sonra Ceylan Çalışkan’ın cüzdanından küçük bir not kağıdı çıkar. O güne kadar kimsenin bilmediği bu notta Üstad’ın el yazısıyla şu ifade yazılıdır: “Ceylan benim vekilimdir. Nur’a ait işleri benim hesabıma yapar. Said Nursi.”
“Kralların hatırını kırarım, Ceylan’ımın hatırını kıramam” diyen muhterem Üstadının “Ceylan senin hayatın uhrevidir, dünyevi olsa pek kısadır!” Yine bir başka vesileyle “Ceylan! Senin hayatın Nurlar’a aittir. Seni dünyaya vermeyeceğim. Eğer sen dünyaya dönersen, senin hayatın pek kısa olacaktır!” sözünü 33 yaşında vefatıyla doğrulamış olur. Kaza, felaket ve faciaların haberi Sıra dışı bir hayat yaşayan ve sıra dışı meziyetlere sahip olmasına rağmen, onu tanıma bahtiyarlığa erenlerin ifadesiyle; “Üstad’a mensup olmanın ve ona hizmet etmiş olmanın imtiyazı yoktu ve bunu hiç hissettirmiyordu. Sıradan biri gibi davranıyordu.”