Erdem, “Valilerin, seçim kurullarına itiraz ve şikayet sunmaya, bilgi sormaya hakkı yoktur. Bitlis Valisi’nin, üst mevkilerde bulunanların, konunun önemi nedeniyle halka aceleyle söyledikleri bazı düşüncelerinden görev çıkarması da devletimizin 60 yıldan fazla zaman öncesinde kurulmuş seçim hukukuyla bağdaşmamıştır.” İfadelerini kullandı.
Bitlis Valisi Ahmet Çınar, ‘iradenin sandığa yansıması, sandık güvenliğinin sağlanması ve sandık taşınmasında yaşanması muhtemel sıkıntıları çözmek amacıyla bazı bölgelerin il ve ilçe merkezlerinde oy kullanması için’ İl Seçim Kurulu’na başvurduklarını açıklamıştı.
Tarhan Erdem, ‘Sandıkların yerini değiştirmek’ başlıklı yazısında Vali Çınar’ı eleştirdi. Erdem, 11 madde ile bu girişimin sakıncalarını ve muhtemel sonuçlarını sıraladı.
Erdem’in yazısı şöyle: “Dünkü gazetelerde, Bitlis Valisi Ahmet Çınar’ın, "iradenin sandığa yansıması, sandık güvenliğinin sağlanması ve sandık taşınmasında yaşanması muhtemel sıkıntıları çözmek amacıyla bazı bölgelerin il ve ilçe merkezlerinde oy kullanması için” İl Seçim Kurulu'na başvuruda bulundukları haberi yayımlandı.
Bir ilden fazlasını ilgilendirdiğinden, bu konu hakkında Yüksek Seçim Kurulu (YSK) herhalde bir karar verecektir. YSK kararından önce bir yurttaş olarak görüşümü, maddeler olarak açıklamak istiyorum.
1/ Valilerin, seçim kurullarına itiraz ve şikayet sunmaya ve bilgi sormaya hakkı yoktur. Her türlü idare görevi bulunanların, seçim işlemleriyle ilgili düşüncelerini, gözlemlerini ve önerilerini bakanlıklarına bildirmesi, işin gereğini ve önemini bakanlığın değerlendirmesi doğrudur. Her ilde özellikle seçim işlerinde, değişik uygulamalara meydan verilmesinin sakıncalarını idare amirlerimiz değerlendirme konumdadırlar.
2/ Bitlis Valisi’nin, üst mevkilerde bulunanların, konunun önemi nedeniyle halka aceleyle söyledikleri bazı düşüncelerinden görev çıkarması da, devletimizin 60 yıldan fazla zaman öncesinde kurulmuş seçim hukukuyla bağdaşmamıştır.
3/ Seçimi yasalarının temel ilkesi, bütün seçim işlemlerinin, seçim kanunlarında yazılı ilke ve yöntemler içinde yapılmasıdır. Kanunsuz suç ve ceza olmayacağı gibi, kanunda yazılı olmayan bir iş, evrak, tutanak, pusula, liste, yardım, ara verme, sandık yeri belirleme, sandık yeri taşıma … “gerekli” deyip seçim hukukuna dahil edilemez.
4/ Seçimlerde her muhtarlık bir seçim bölgesidir. Her seçim bölgesi gerektiği kadar sandık bölgesine ayrılır. Seçim bölgelerine konulacak her sandık için bir sandık kurulu bulunur (298 sayılı Kanun’un 2,4 ve 19’uncu maddeleri).
5/ Sandıklar seçim bölgeleri dışına konulamaz ve bölge dışında görevlerini yapamaz, sayım döküm o bölgede açık olarak yapılır ve tutanağı sandık yanında askıya asılmadan görev bitmez. Sandık seçim bölgesi (muhtarlık) dışına çıkarılamaz. İl, ilçe ve YSK’nın, yasalarda yazmayan bir durumu yasal hale getirme yetkisi yoktur. Oy verme, YSK’nun genelgesine göre belirlenmiş yerlere konulan sandıklarda yapılabilir, sandıklar orada kapanır ve oylar orada sayılır.
6/ Seçim kanunlarında sayılan işlemler, sandık başındaki durum, sandık kurulunca güvenlik güçlerine bildirilmesine rağmen yasaya uygun düzen içine alınamıyorsa, sandık kurulu durumu belirleyip tutanağa yazar ve kararını icra eder. Bu karar sandık kurulu üyelerinin ve seçmenlerin itirazına açıktır. Böyle bir durum belirmeden ve ortaya çıkmadan, ilçe seçim kurulunun böyle bir durum ortaya çıkacağını varsayması ve resen karar vermesi yasaya sığdırılamaz.
7/ Bir seçim sandığında veya bir seçim bölgesinde, bir ilçede oy verme günü, sandık kurullarının biri veya birkaçı veya tamamı tabii afet, kamu düzeninin elvermemesi, toplum hareketleri nedeniyle görev yapamamış ise, o gün olay ve duruma göre sandık ve seçim kurulları gereğine karar verirler. Bu kararlar yasalara göre itiraz ve şikayete açıktır. Oy vermeye bir aydan fazla zaman varken, “İradenin sandığa yansıması” ve “seçim güvenliği” ileri sürülerek, yasalarda öngörülmemiş, derin halk hareketlerine neden olabilecek sandığın yerinin değiştirilmesi kabul edilemez.
8/ “Kamu düzeni sağlanamaz” mı, yoksa “oy verme düzeni sağlanamaz” mı deniyor? Bu iki söylenen farklı durumları tanımlar. Bence parti temsilcilerinin bulunduğu ilçe ve sandık kurulları sandık başlarında oy verme düzeninin devamını sağlayabilirler, sağlamalıdırlar. Toplumdaki kamu düzenini sağlamak hükümetin görevidir. 70 bine yakın seçmeni olan bir ilçede, bir hükümet kamu düzenini sağlamak için sekiz gün sokağa çıkma yasağı uygulama zorunluluğunu hissediyorsa, o hükümet o ilçede kamu düzeni sağlayamaz.
9/ Cizre’nin üç (Cudi, Sur, Nur) mahallesinin 34 bin mertebesindeki seçmeni nereye taşınıp nerede oy verecek? Taşımanın bir çok sakıncası göz önüne alındı mı? Annelerinden uzaklaşamayacak çocukları sayarsak taşınacak insan sayısı 50 bine varır. Bin otobüsle gidecek, bin otobüsle dönecek; nereden nereye? Hangi düzenle taşınacak, gittiği yerde sorun yok mu? İlçe dışına mı, nereye taşıyacaksın? Yolculuğun propagandaya açık olmasını kim nasıl önleyecek? Yiyecek, içecek, sağlık, … sorunlar yığılır önünüze. Böyle bir oy vermeyi hangi parti kabul eder? Neyse, bu düşünce yasalara aykırılık bir yana, uygulanabilir değildir.
10/ Mahalle kahvesi konuşması gibi, başı sonu hesaplanmadan söylenmiştir sandık taşıma fikri. HDP’nin “silme aldığı sandıklar!” hikayesi söylenip duruyor. Sonuçlara baktığınızda bütün ülkede HDP’nin, katılanların tümünün oyunu aldığı 271 mahallede, oy toplamı sayısı 32 binin altında! HDP’nin sıfır oy aldığı mahalle ve köy sayısı ise 15 bine yakın!
11/ Geçerli oy toplamı 62 bin olan Cizre’de, taşınacak üç mahallede HDP’nin aldığı oy oranı yüzde 96; bunların dışındaki mahalle ve köylerden aldığı ise yüzde 88. Taşıma yapılırsa, HDP’nin aldığı oy 57 binden 54 bine, olsa olsa 50 bine inecek; seninki de 5 binden hadi diyelim 10 bine çıkacak! Şırnak ilindeki 180 bine 22 bin dengesi, halkı dikkate almayan böyle tedbirlerle değişir mi?
Temelsiz çözümler, devlete güveni azaltıyor; umarım seçim kurulları uyarıcı kararları alırlar."