Koronavirüs salgını öncesindeki günlere geri dönmenin umudu, bulunacak aşıya bağlanmış durumda.
Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Ulusal Alerji ve Salgın Hastalıklar Enstitüsü Direktörü Dr. Anthony Fauci’nin gibi yetkililer, aşıyı “asıl silah” diye tanımlıyor.
Ancak koronavirüse karşı geliştirilebilecek bir aşı ne kadar başarılı olabilir?
Bu sorunun cevabı virüsün nasıl mutasyon geçireceğine bağlı.
New York Times'ta yer alan habere göre en genel anlamıyla, virüsün geçirebileceği mutasyonlar iki senaryoyla sonuçlanabiliyor.
SENARYO 1: KORONAVİRÜS AŞIYI ALT EDEMEYECEK
Başarılı bir aşı virüsü durdurabilir. Ancak virüs, aşıyı alt edebilecek mutasyonlar geçirmez. Bilim insanları bu anlamda şunları takip ediyor:
Tüm virüsler gibi Koronavirüs de insandan insana geçerken mutasyona uğruyor. "Mutasyon” aslında sadece virüsün genetik kodundaki bir değişiklik. Çoğu mutasyon, virüsün işleyiş biçimini değiştirmiyor.
Virüsler, bir hücreye giriyor, hücre mekanizmasını ele geçiriyor ve bunu kendisini birçok defa kopyalamak için kullanıyor.
Bazen bu kopyalama sürecinde küçük hatalar, yani “mutasyonlar” ortaya çıkabiliyor. Daha sonra virüs hücreden hücreye ve insandan insana yayılırken, bu hatalar zamanla birikiyor.
Aşılar, virüse çok belirli bir şekilde yapışıyor ve vücudu virüsü etkisiz hale getiren antikorlar üretmeye teşvik ederek insanları hastalıklara karşı koruyor.
Bilim insanları da mutasyonların bu etkileşimi etkileyip, etkileyemeyeceğini takip ediyor. Etkilememesi halinde de, aşının sürekli güncelleme gereğinin ortadan kalkacağına dair umut doğuyor.
Aslında aynı safahat en etkili aşılarda yaşandı. Buna kızamık aşısı da dahil.
Seattle’daki Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi’nden biyolog Trevor Bedford, “Kızamık, grip virüsleri ve koronavirüs kadar hızlı mutasyon geçiriyor, ancak 1950’de bulunan aşı bugün hâlâ işe yarıyor.” diyor.
Kızamık virüsü, bir hücreye girebilmek için belirli proteinlerini kullanıyor, ancak bu proteinlerin hiçbiri kırılmadan mutasyon geçiremiyor.
Aşı bu parçaları hedef alıyor, dolayısıyla aşıyı alt edebilecek herhangi bir mutasyon, virüsün başka hücreleri enfekte edememesi anlamına geliyor.
Yani, bir başka deyişle aşı virüsü köşeye sıkıştırmış durumda.
SENARYO 2: MUTASYONLARIN ZAMANLA AŞILARI ETKİSİZ HÂLE GETİRMESİ
Peki Koronavirüs, kızamık gibi köşeye sıkıştırılamazsa ne olur? Virüs, antikorların yapışmasını engelleyecek bir şekilde mutasyona uğrarsa, bu durum, kalıcı ve evrensel bir aşı bulunmasını zorlaştırabilir.
Vücudun bir enfeksiyon ya da aşıya tepki olarak üretti antikorlar, virüslerin antijen adı verilen belirli noktalarına yapışarak etkili oluyor.
Virüsteki rastgele mutasyonlar antijenin şeklini değiştirirse, bu durum aşıyı virüse karşı daha etkisiz hale getirebilir.
Dr. Bedford durumu şöyle açıklıyor: “Bir çok virüste önce virüsün A türüne yakalanırsınız ve bağışıklık sisteminiz o türün yüzey proteinini tanımayı öğrenir. Ancak sonra virüs öyle bir şekilrde mutasyon geçirebilir ki A türüne yönelik antikorlarınız artık B türünü tanıyamaz hale gelir.”
Gripte de olan bu. Virüsün antijenleri o kadar çok mutasyona uğruyor ki, başka türlere evriliyorlar ve her bir türe biraz farklı biraz daha farklı bir aşı gerekiyor.
Uzmanlar, yeni türleri hedef alabilmek için sürekli yeni aşılar geliştiriyorlar. Buna karşın, aşılar her yıl yayılan grip türlerine karşı, sadece kısmi bir koruma sağlıyor.
Koronavirüs'te de böyle bir tablo ortaya çıkarsa, araştırmacılar yeni aşılar geliştirmek ve uygulamak zorunda kalacak.
Bu durum, virüslerin garip davranış biçimlerinden birini de sergiliyor. Bazı virüsler, enfekte etmeye çalıştıkları nüfusta gelişen bağışıklığa tepki gösterebiliyorlar. Örneğin, zamanla birçok kişi gribin en azından bazı türlerine karşı bağışıklık geliştirebiliyorlar. Ya virüse karşı savaşarak ya da aşı olarak.
VİRÜS YAYILMAYA DEVAM EDİYOR
Koronavirüs gibi yeni bir virüse karşı yaygın bir bağışıklık yok. Virüs, yayılmasını engelleyebilecek çok az bağışıklık kazanmış bünyeyle karşılaşıyor.
Virüsün hayatta kalmak için değişmesi gerekmediğinden, antijenlerini değiştirebilecek mutasyonlar varsa bile büyük ihtimalle çok az sayıda ve öyle de kalacak.
Ancak insanlar, hakim virüs türüne karşı ya savaşarak ya da aşıyla bağışıklık kazanırsa, bu durum değişebilir. İnsanların bağışıklık sistemini aşabilecek virüs versiyonlarının yayılması daha büyük bir olasılık ve yeni bir türe de evrilebilirler.
"BEKLEYİP, GÖRMEMİZ GEREKİYOR"
Uzmanlar Koronavirüs'ün mutasyon geçirdiğini biliyor.
Alınan binlerce RNA örneği, 11 mutasyonun yaygın bir şekilde oluştuğunu gösteriyor. Ancak bildiğimiz kadarıyla, insanlara dünya genelinde bulaşan hala aynı virüs.
Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Fizik Laboratuarı’ndan moleküler biyolog Peter Thilelen virüsün hala tek bir türü olduğğunu söylüyor.
Bu mutasyonların sadece biri, virüsün boğaz ve akciğerlerdeki hücreleri enfekte etmesine neden olan “dikene benzer proteinleri” etkiliyor.
Bu dikene benzer proteinleri bloke eden antikor üretme uğraşı, birçok aşı bulma denemesinde merkezi konumda.
BİLİNMEYENLER O KADAR FAZLA Kİ!
Dikene benzeyen protein şu ana kadar çok az değişti ve bazı uzmanlar bunu virüsün kendini fazla değiştirip, enfekte etme özelliğini koruyamayacağına yönelik bir işaret olarak görüyor.
Hâlâ virüsle ilgili bilmediğimiz çok şey var. Hâlâ yakalanan insanların, virüse bağışıklık geliştirip geliştirmediğini, geliştirdiyse bile bunun ne kadar süreceğini bile bilmiyoruz.
Thielen, virüsün genetiğindeki bu mutasyonların aşı gibi önlemleri nasıl etkileleyeceğinin hâlâ net olmadığını söylüyor ve “İncelemeye devam etmeliyiz.” diyor.