İşte Bilgiç'in o yazısından ilgili bölümler:
"Bir birey kendi kendini yaralar mı. Yaralamak şöyle dursun öldürür bile. Bazen taşıdığı şiddet eğilimi ve öfke kişinin kendine döner. İnsan psikolojisindeki nevrozlar içsel ikilikten kaynaklanır. Freud buna ‘conflict’ der. Evet kendi kendiyle kavga eden, kendi kendine konuşan ve hatta kendi kendine gülen birini görenler o kişinin psikolojik sıkıntıları olduğunu anlar.
***
Bilinç dışı iradeyi çoğu zaman sinsice tesirine alır. Kişi farkında olmadan kendi kendine çelmeler takar. Aylarca hazırlandığı üniversite sınavına giderken giriş kartını ve kimliğini unutabilir örneğin. Kalabalık bir misafiri gelecekken ocaktaki kekleri yakan ev hanımı gibi bilinçdışı sıkça kişiyi zor durumda bırakır. Bunun bir çok nedeni vardır. İnsan iradesi tek bir kuvvet merkezinden doğmaz. Bazen bilinçaltı denizinin karanlık suları kabardığında süperego denen otokontrol mekanizmasının dalgakıranları aşılır. O zaman irade kontrolden çıkabilir. Bilinçaltının derinleri nice dip dalgalarının enerjilerini barındırır.
***
İşte bunun gibi ülkelerde olup biten her şey ama her şey devlet denen mekanizmaya bir şekilde bağlıdır. İnsanda gücün kaynağı irade nasıl bilinçaltının görünmez kuvvetlerinin bileşkesiyle işliyorsa ülkelerde de iradeyi tesir altına alan görünmez kuvvetler vardır.
***
Bir insanın içsel çatışmaları onu dışsal çatışmalarından daha fazla etkiler. Nasıl başarılı insanlar içsel dengeleri iyi olan kişilerden oluşuyorsa, ülkelerin de içsel dengeleri yerinde olanları refah içinde yaşarlar. Ne ki bir çok insan kendi hayatlarında yolunda gitmeyen her şeyi bir dış düşmana atfı cürüm yapmakta pek mahirdir. Bazıları mutsuz evliliğinin sebeplerini büyü adı altında dışsallaştırırken bazıları işindeki başarısızlıkları dış dünyanın olumsuz şartlarına bağlama kolaycılığına kaçar. Oysa dengeli bir evlilik veya başarılı bir iş hayatı sürenlerin çoğu onlarla aynı şartlarda yaşmaktadır. Dünyanın en soğuk coğrafyalarından birinde yaşayan Norveçlilerin bir atasözü şöyle der: “Soğuk üşütmez giysi üşütür”.
***
Neden demokratik ülkelerde ekonomi, bilim, sanat ve teknolojide başarı daha fazladır? Demokratik kültürün gelişmediği toplumlar ise neden geri kalır? Sanırım içsel çatışmaları yüzünden. İçsel zıtlıklar ile içsel çatışmayı karıştırmamak gerekir. Zira bünyedeki içsel zıtlıklar bazen bir manyetik alan oluşturarak dinamonun artı eksi kutupları gibi hareketin kaynağı olabilir. Ya da içten yanmalı motorların mekanizmasında olduğu gibi içsel sıkışma bir hareket doğurabilir. Bu tıpkı içsel paradokslarını sanat eserlerine aktaran bir sanatçının nevrozuna benzer. Ya da ülkesindeki dengesizlikleri gidermek için çabalayan bir aktivistin içsel enerjisi böyle bir içsel zıtlıktan kaynaklanabilir. Ancak içsel paradoks veya zıtlık sağlıksız şekilde yaşanırsa çatışma doğar ve yıkıcı bir etki oluşabilir. Bu bir motorun hararet yapması gibidir.
Bir insan içindeki ikilikleri sağlıklı şekilde regüle edemezse nevrozlar hatta psikozlar meydana gelebilir. Ülkelerde farklı yönde çekim oluşturan kuvvetler elbette olacaktır. Ne var ki bu zıtlıklar çatışmacı ve ayrıştırıcı bir şekilde yönetilirse yıkıcı sonuçlar doğacaktır."