Ekonomi için neden bağırıyor Cumhurbaşkanı?..
Belki hızla kaçıp giden ‘Altın çağ’ın özlemiyle yaşanan takıntılı bir ruh hali…
Belki çokça söylendiği gibi, ‘Yastık altı’nda biriktirilen dövizleri yüksek fiyattan bozma isteği…
Ya da biraz ondan, biraz bundan.
Yine
de bu bağırmalar, yel değirmenleriyle kavgalar, faiz lobisini, Merkez
Bankası’nı suçlamalar, vatan hanliği yaftalamaları…Elbette parlak
günleri geri getirecek değil. İyi günlerde Erdoğan ve AKP
muktedirlerinin etrafında kümelenen inşaatçıların vb. giderek artan
şikayetlerini de dindirecek değil.
Oyunun sonuna geldiklerinin
hepsi farkında. Kupon arsalar, AVM’ler, rezidanslar… Herhangi bir
katmadeğer oluşturulmadan elde edilen büyük zenginliklerin, Titanvari
yandaş ekonomik sistemin eskisi gibi olmayacağı… Son 10 yılda
uluslararası döviz bolluğuyla adeta illüzyon altına alınmış kitlenin,
giderek artan şekilde ‘Ne oluyor’ diye soracağını… Huylanacağını, ürkeceğini, uyanacağını, kızmaya, hatta nefret etmeye başlayacağını… Hepsi ama hepsi biliyor.
Biraz da o, yani halk korkusu belki de sinirli olmasının, bağırmasının sebebi…
Bu
korkunun verdiği son bir çırpınışla, halk gerçeği iyice fark etmeden
bir düşman yaratma isteği… Siyasetin hemen her alanında yaptığı gibi
ekonomide de bir düşman yaratarak, gelecek günlerin tepkisini
başkalarına tahvil etme çabası... Çünkü bağırsa da bağırmasa da
finansal krizin, zaten davul zurna çalarak üzerine geldiğini… Üzerinde
durduğu en büyük kaide olan ekonomiyi yıkacağını görecek kadar akıllı
Erdoğan…
Şimdi… Neden bunları söylüyoruz.
Malum Gezi Parkı
eylemleriyle aynı anda ABD dünya tarihinin en büyük para basma
operasyonunun sonlandıracağını duyurdu. O zamandan bu yana Erdoğan
iktidarının sırtını dayadığı sıcak para azalıyor. Zaten hissediyorsunuz…
Önce Gezi, ardından 17-25 Aralık’ta Gülen Cemaati’ne yıkılmaya
çalışılsa da… Tüm bu dalgalanmaların geçtiği bugünlerde de dövizdeki
artış sürdü-sürüyor. Dolar 1.75’ten, 2.65’e kadar çıktı. Artış yüzde
50’nin üzerinde.
Sebebi son derece basit. İktidar uğruna
uygulanan yanlış ekonomik politikalar. Tasarrufların eritilmesi ve
boyunu aşar ölçüde alınan dış borç. Ve ödeme vakti geldi… Üstelik artık
döviz kazanmak çok daha zor.
İsterseniz birkaç rakam verelim…
Erdoğan’ın sıkça dile getirdiği büyüme rakamından yola çıkalım örneğin.
Türkiye’de kişi başı milli gelir 2002-2013 döneminde 4.3 kat artıp 2 bin 598 dolardan, 10 bin 782 dolara çıktı.
Aynı
dönemde, bu ekonomik büyümeyi sağlamak için verilen cari açık yani
döviz açığı miktarı 103 kat büyümeyle 656 milyon dolardan, 64.6 milyar
dolara yükseldi.
AKP iktidarı altında geçen 12 yılda ülkenin
verdiği döviz açığı 444.4 milyar dolara çıktı. Bu rakamın ana kısmı yurt
dışından alınan borçlarla karşılandı.
Bırakın bankaları, reel
sektör şirketlerinin döviz borçları bile inanılmaz bir artışla 12 yılda
6.5 milyar dolardan, 183 milyar dolara çıktı.
Kamu ve özel toplamı yani ülkenin net döviz açık pozisyonu 5 kat artışla 85 milyar dolardan 431 milyar dolara yükseldi.
Özetle,
AKP’nin siyasi başarılarının temelini oluşturan, ucuz dövizle ekonomik
büyüme bitti. Ülkemizin iktisat tarihini biraz okuyanlar, döviz
krizlerinin 2002 öncesinde CHP, Demokrat Parti ve ardından gelen tüm
liderlerin siyasi kaderlerini doğrudan etkilediğini rahatça görecektir.
Döviz krizleri ülkede tüm iktidarların yıldızını söndürdü.
Şimdi de AKP’nin balonunu söndürüyor.
Tüm bu bağrış, çağrış, sinir o yüzden…