SAFVET SENİH
Bir soru üzerine M. Fethullah Gülen Hocaefendi şöyle diyor: “Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki; ‘Bir gün benim adım güneşin doğup battığı her yere ulaşacak. ’ Demek ki, kutuplarda azıcık yarım saatliğine bile güneşin doğup battığı yerler vardır. Oraya bile ulaşacak. Şimdi bu gaybî bir haberdir. Bizim için de gösterilen bir ufuk, bir hedeftir… “Sahabe Efendilerimiz bu hedefi gerçekleştirmek için o devirde pek çok imkandan mahrum olmalarına rağmen, eğersiz ve gemsiz atlarla bir avuç insan olmalarına bakmadan Hicaz’dan, kemikli binekler üzerinde dünyanın dört bir yanına koşmuşlardır. “Biz bir Asya milletiyiz. Onlar Hicretin sekseninci senesinde Buhara’ya gelmeselerdi, kırkıncı senesinde Mâverâunnehre ulaşmasalardı, biz nereden Müslümanlığı öğrenecektik. O ilk Müslümanlar İslamı çok iyi yorumlamasalardı bizim anladığımız mânâda seslendirmeselerdi, biz nasıl böyle bir Müslümanlığı anlayacaktık?
“Ama her bir fâni gibi onların da bir ömrü vardı; onlar da ömürlerini tamamladılar ve göçüp gittiler Allah’a… Vazife başında gittiler. Şimdi gele gele bu vazife size düştü. Ama acıdır çok, Allah Resulü‘nün Nâm-ı Celili güneşin doğup battığı her yere gidemedi henüz. “Sizin arkadaşlarımız Sibirya'da yaz günlerinde sıcağın otuz-kırk derece olduğu, kış günlerinin de altmış dereceye düştüğü bir yerde o namı şöyle veya böyle tutturabilir miyiz diye, buza yazı yazar gibi çalışıyorlar. “Bırakın buraları da bir Almanya’ya gidin, dünya kadar yer gidersiniz, gezersiniz de Ruh-i Revânî Muhammedî minarelerde şehbâl açmaz. İngiltere’de dünya kadar yer dolaşırsınız da ezan sesi duyamazsınız. Câmileri vardır ama sizin camilere benzemez. Müezzinleri kapalı yerlerde ezan okur. İmamların sesi sokağa taşmaz. Oralarda sokaklar da alacak şekilde gürül gürül namaz kılınmaz. Itrî’nin bestesiyle salât u selamlar okunmaz. Allah'u Ekber denmez. “Kaldığım yerlerde Allah Resulünü o sürelerde ben çok garip hissettim: ‘Çok az anılıyorsun ya Resulullah, herhalde çok gurbet yaşıyorsun buralarda’ dedim kendi kendime. Ve içim içimi yedim adeta… “Oralara bile Nâm-ı Celili Muhammedî götürülememiş. Biz mi vefasız, tarih mi vefasız?.. “Madem buralara ulaşır buyurmuştur Efendimiz ümmetine… İsterseniz bunu, henüz vakti gelmemiş gayptan verilen bir haber telakki edersiniz.
Demek ki, Allah Resulü (S.A.S.) olacak şeyleri söylüyor. Madem bu olacaktır öyleyse bence bunu oldurmaya çalışmalıyız. “O olacak şeyin yanında Allah’ın inayeti vardır. Allah’ın keremi vardır. Resulün şefaati vardır. Allah (c.c.) sizi tutup kaldıracaktır. Bunu ben bir işarete binâen söylüyorum. Sizi tutup kaldırıldığınıza dair bir işarete binâen söylüyorum ama müsâdenizle onu açamayacağım. Mezun (izinli) değilim. Onu O’nunla benim aramda bir sır olarak kabul edeceğim. “Eğer tutulup kaldırılmayı düşünüyorsanız, dağınıklığınızın giderilmesini ve toparlanmayı düşünüyorsanız bu işe sahip çıkın. İslam'ın dağınıklığını bir araya getirin ki, Allah da sizi dağınıklıktan kurtarsın, derlenip toparlanmanıza yardımcı olsun ve tutup sizi kaldırdığınız Hak ile beraber kaldırsın. Hakkı koyacağı yere koysun.”
M. Fethullah Gülen Hocaefendinin üzerinde durduğu bu güzelliklere ayna olalım, onları gücümüz yettiği kadar temsil edelim. Müminin niyeti amelinden hayırlıdır. Yetmeyen yerlere niyetin samimiyeti doldurur inşaallah…