Rapora göre, avukatlar özellikle müvekkillerinin kimliği veya marjinalize edilmiş gruplara yakınlığı nedeniyle hedef alınıyor. Ülke çapında terör bağlantılı suçlar iddiasıyla ilgili amansız bir tutuklama ve kovuşturma kampanyasını gözler önün seren rapor, Türk hükümetinin devam eden baskılarının, avukatların özgürlük ve güvenlik haklarını ve örgütlenme özgürlüğünü ihlal ettiğini, işkenceye karşı güvenceleri ortadan kaldırdığını ve Baroların bağımsızlığını azalttığını gözler önüne seriyor.
Raporda, Türk hükümetine terörle mücadele yasasını değiştirme, yargının ve Baroların bağımsızlığını yeniden tesis etme ve avukatların mesleki görevlerini etkin bir şekilde yerine getirmelerini garanti altına alınması gibi bir dizi tavsiyede bulunuluyor.
Avukatlara yönelik kampanyada Diyarbakır, Konya, Trabzon, Manisa ve Siirt il barolarının eski başkanlarının da aralarında bulunduğu 15 il baro başkanı hedef alındı. Zulüm gören avukatlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin öngörülemeyen ve hukuk kalitesinden yoksun bulduğu terörle mücadele mevzuatı (Ceza Kanunu’nun 314. maddesi) kapsamında hedef alınıyor.
KANUNLAR ‘AŞIRI GENİŞ’ TANIMLANIYOR
Tutuklu Avukatlar İnisiyatifi raporda, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserinin şu görüşünün altını çiziyor: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin pek çok kararında ortaya konulduğu gibi terör ve suç örgütü üyeliğini aşırı geniş bir şekilde tanımlayan kanunlar ve yargının bunları daha da fazla esnetme eğilimi, Türkiye’de yeni bir problem değildir.. … Bu sorun son zamanlarda görülmemiş boyutlara ulaştı. Savcılar ve giderek artan bir şekilde mahkemeler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında korunan yasal ve barışçıl eylem ve ifadeleri suç faaliyetinin kanıtı olarak görüyorlar … delil olarak kullanılanlar bazen o kadar tutarsız ve keyfi oluyor ki .. iyi niyetli’, eylemlerin yasal sonuçları öngörülmesi neredeyse imkansız hale geldi. … bu belirsizlik meşru muhalefet ve eleştiriyi caydırıyor.”
KANUN MADDESİ ‘KÖTÜYE’ KULLANILIYOR
Avukatlara yönelik kırım kampanyası kapsamında avukatların adil yargılanma hakkı, avukatların tutuklu yargılanamayacağı veya avukat hakkında ancak Adalet Bakanı’nın izin vermesi halinde kovuşturma açılabileceği gibi Avukatlık Kanunu 58-59 maddelerindeki yasal güvenceler göz ardı ediliyor. 1600’den fazla avukat, suçüstü hali kavramının yanlış yorumlanması ve Ceza Kanunu’nun 314. maddesinin kötüye kullanılması yoluyla gözaltına alındı ve 600’den fazlası tutuklu yargılandı. Yüzlercesi halen Adalet Bakanlığı’ndan soruşturma izni alınmaksızın soruşturuluyor ya da yargılanıyor.
MÜVEKKİİLLERİNİN KİMLİĞİ NEDENİYLE HEDEF ALINYORLAR
Rapora göre, avukatlar özellikle müvekkillerinin kimliği veya marjinalize edilmiş gruplara yakınlığı nedeniyle hedef alınıyor. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, terör suçlarıyla itham edilen kişileri temsil eden avukatların, mesleki görevlerini yerine getirirken müvekkillerinin siyasi görüşleri (veya iddia edilen siyasi görüşleri) ile ilişkilendirildiğine dair endişe verici bir örüntü gözlemlediğini bildirmektedir; ve sonuç olarak avukatlar müvekkillerinin suçlandığının aynı veya benzer suçlar nedeniyle yargılanıyorlar.
BAROLARIN BAĞIMSIZLIĞI EROZYANA UĞRATILDI
İnsan hakları ihlallerinin belgelenmesinde ve hukukun üstünlüğünün korunmasında kilit rol oynayan baroların, özellikler büyükşehir barolarının temsil gücünü azaltmaya yönelik yasalar çıkarılarak baroların bağımsızlığı erozyona uğratılmıştır. Ayrıca Ankara, İzmir, Diyarbakır, İstanbul ve Şanlıurfa il barolarının yöneticileri siyasi nedenlerle hedef alınmış olup haklarında soruşturma ve yargılamalar devam etmektedir.
Örneğin Haziran 2021’de Adalet Bakanı İstanbul Barosu başkanı Av. Mehmet Durakoğlu ve diğer 4 baro yöneticisi hakkında Diyanet İsleri Başkanı Ali Erbaş’ı eleştirdikleri basın açıklaması nedeniyle soruşturma izni vermiştir. Ankara Barosu yöneticileri de aynı nedenle yargılanmaktadır.
Raporda hukukçu isimlerin görüşlerine de yer verilmiş. İşte onlardan bazıları:
AVUKATLARIN TEMEL HAKLARINA SAYGI GÖSTERİLMİYOR
Avrupa Barolar ve Hukuk Dernekleri Konseyi (CCBE) İnsan Hakları Komitesi Başkanı Bay Stefan von Raumer: CCBE, Avrupa’da avukatlık mesleğinin sesi olarak, son yıllarda Türkiye’de avukatların temel haklarına ve bağımsızlıklarına saygı gösterilmemesi nedeniyle çok endişe duymaktadır. Yüzlerce davada Birleşmiş Milletler Avukatların Rolü Hakkında Temel İlkeleri’nin pek çok maddesinin özellikle de ‘Avukatların müvekkillerinin kimlik ve görüşleri ile özdeşleştirilemeyeceğine’ dair 18. Maddesinin sistematik ve devamlı biçimde ihlalini gözlemledik.
TÜRKİYE’DE AVUKATLAR ‘TACİZ’ KORKUSUYLA ÇALIŞIYOR
Alman Barolar Birliği (Deutscher Anwaltverein – DAV) CEO’su Dr. Sylvia Ruge: “DAV, Türkiye’de avukatlara yönelik süregelen gözdağı eylemleri konusundaki ciddi endişesini ifade etmek istiyor. Şüphesiz Türkiye’de aslında bütün avukatlar mesleki görevlerini misilleme veya taciz korkusu olmadan yerine getiremiyorlar. Bu durum, adaletin tesisi ve hukukun üstünlüğünün temini için vazgeçilmez olan bağımsızlık ilkesi için büyük bir tehlikedir.”
TÜRKİYE’DE SAVUNMA HAKKINA SAYGI GÖSTERİLMİYOR
Güney Afrika Barolar Birliği [LSSA]: LSSA hukukun üstünlüğü prensibine bağlıdır ve onunla idare edilir. Avukatların müvekkillerini herhangi bir korku ya da kayırma olmaksızın bağımsız mahkemeler önünde savunmalarına izin verilmesi zorunludur. Avukatlar ve hukukçular bu prensipleri uygulama konusunda bağımsız değilken, LSSA, Türkiye’de bu iki prensibe saygı gösterildiğine inanmamaktadır.
2016’DAN BERİ SİSTEMATİK BİR ZULÜM VAR
Kanada Avukat Hakları İzleme Örgütü Direktörü Catherine Morris: “2016’dan bu yana Türkiye’de insan hakları avukatlarına yönelik sistematik ve yaygın zulüm giderek daha fazla endişe verici hale geliyor. Türk makamları, insan hakları avukatlarını tamamen gayri meşru suçlamalarla rutin olarak tutuklamakta ve hapse atmaktadır. Bu haksız kovuşturma ve yargılamalar, insan haklarının en temel ilkelerini ihlal etmektedir. Türkiye’nin kararlarına uymayı reddederek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne meydan okuması da ayrıca endişe verici.”
TÜRK HÜKÜMETİ ‘KÖTÜ’ NİYETLİ
İtalyan İnsan Hakları Federasyonu Başkan Yardımcısı Eleonora Mongelli: “Darbe girişiminden sonra, Türk hükümeti ülke genelinde avukatlar hakkında kötü niyetli toplu dava ve yargılamalar başlattı. Bu önemli raporda da belirtildiği gibi yüzlerce avukat terör bağlantılı suçlardan dolayı gözaltına alındı, yargılandı ve mahkum edildi. Bu insanlar aşırı kalabalık cezaevlerinde insanlık dışı muamelelere maruz kalıyorlar, sırf mesleki görevlerini yaptıkları için belirsiz suçlamalar temelinde tutuklanıyorlar ve adil olmayan yargılamalar sonucunda ağır cezalar alıyorlar. 2020 yılı Ağustos ayında adil yargılanma talebiyle başlattığı 238 günlük açlık grevinde hayatını kaybeden avukat Ebru Timtik önemli bir örnektir. İtalya İnsan Hakları Federasyonu, Türk hükümetini evrensel insan haklarına saygı duymaya ve ceza hukukunu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde belirtilen standartlara uygun hale getirmeye ve Avrupa Konseyi standartlarını garanti altına almaya çağırıyor. Avukatların mesleki işlevlerini etkin bir şekilde yerine getirmelerini sağlamak hukuk devletinin temel bir unsurdur.”
TÜRK TDAJEDİSİ HIZ KESMEDEN DEVAM EDİYOR!
Avustralyalı hukuk profesörü ve idari yargıç (emekli) Stuart Russell: “Bu önemli rapor, Türk trajedisinin hız kesmeden devam ettiğini teyit ediyor. Hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokrasi ile birlikte akıllara durgunluk veren sayıda avukatın kariyerleri yok edilmiş durumda. Uluslararası toplum, özellikle hukukçu ve avukatlar, Türk makamları üzerindeki baskıyı artırmalı. Meslektaşlarımıza yönelik savaşın bir an önce durdurulmasını talep ediyoruz!”