TÜSİAD: Mahşerin dört atlısı üzerimize geliyor

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, jeopolitik, iklimsel, sosyo-kültürel ve ekonomik risk ve tehditlere işaret ederek "Mahşerin dört atlısı üzerimize geliyor" dedi.

SHABER3.COM

Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) 50. Yılı projesi olarak, Türkiye'nin geleceğinin inşası için bir yol haritası önerisi içeren “Geleceği İnşa” başlıklı çalışmanın tanıtımı yapılıyor.

Toplantıda açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan, dünyanın ve Türkiye’nin karşılaştığı risk ve tehditlere işaret etti.

Özilhan’ın konuşmasının satır başları şöyle:

* Tabii ki tüm ülkeler zaman zaman ekonomik, ekolojik, teknolojik, kurumsal sorunlarla ve salgınlarla karşılaşıyor. Zaten siyasi yönetimlerin işi de bu gerilimleri çözmek. Ancak tüm bu gerilimlerin şiddette biçimde üst üste yıldığı tarihsel dönemler olağan dönemlerden farklılaşıyor.

* Bu değişimlere hazırlıksız yakalanmak ve iyi yönetememek kırılmalara yol açabiliyor. Buradan ilhamla bugün Türkiye'nin geleceğine baktığımda dünyadaki jeopolitik risklerin, sosyo-kültürel gerilim, derin iklim değişiminin etkilerinin ve bereketsiz dengesiz ekonomik büyümenin mahşerin dört atlısı olarak üzerimize geldiğini görüyorum.

* Bunların üzerine bir de geleceği şekillendiren teknolojik dönüşümün ekonomik, insani ve toplumsal boyutlarını eklemeliyiz. Geçmişten ve bugünden radikal biçimde farklı olacak bir geleceğe ülke olarak hazır olabilmek için bu tehditlere biraz daha yakından bakmamız gerekiyor.

* Tehditlerin başında jeopolitik gelişmeler var. Yakın geçmişte sert değişimler yaşadık. Önce iki kutuplu dünyadan tek kutuplu dünyaya geçtik, sonra Hindistan ve Rusya gibi ülkelerin ekonomik jeopolitik gücü artarken Amerika Birleşik Devletleri‘nin göreli konumundaki zayıflama ve Avrupa birliği ile yaşanan transatlantik uyumsuzluk çok kutuplu bir dünya kavramını gündemimize soktu.

ÇÖLLEŞME VE SU REZERVLERİ

* Dünyada jeopolitik gerilimler azalmak yerine tırmanmaya devam etti şimdi de yeniden bir ucunda Amerika Birleşik Devletleri'nin diğer ucundaki gün oldu yeni bir çift kutuplu dünyaya yeni bir soğuk savaş dönemine girip girmeyeceğinizi tartışıyoruz.

* Jeopolitik açıdan kritik bir coğrafyada yer alan ülkemiz küresel çaptaki bu gerilimden ziyadesiyle etkileniyor, bu gerilim başta ekonomimiz olmak üzere yarattığı olumsuzlukları bir süredir yaşıyoruz.

* Dünyanın her tarafında kuraklık sel orman yangını haberleri geldi bu doğa olaylarında binlerce insan hayatını kaybetti son birleşmiş milletler iklim raporu Akdeniz havzasının küresel ısınmadan en çok etkilenecek yerlerden biri olduğunu ortaya koyuyor ve Türkiye'nin yüzde 60'ı çölleşme ile karşı karşıya.

* Sulu tarıma dayalı tarım politikası su kaybını artıran sulama sistemleri yer altı ve yer üstü sularının aşure ve yanlış kullanımı su sıkıntısını ağırlaştırıyor su rezervleri tarihsel olarak en düşük seviyelerine iniyor.

* Türkiye'nin tarım ürünleri üreten tahıl ambarı olarak bildiğimiz bölgelerini etkileyen şiddetli kuraklık tarımı ve çiftçileri olumsuz etkiliyor ayrıca Sibirya‘yı kasıp kavuran orman yangınları Kanada'da can alan rekor hava sıcaklıkları seller karşısında Avrupa'da hayatını yitirenler Afrika'da kuraklık nedeniyle ortaya çıkan kıtlıkların yol açtığı can kayıpları iklim krizinin ne kadar yoğun ve yaygın olduğunu ve giderek hız kazandığını gösterdi.

* Benzer afetleri ülkemizde de gördük doğaya orantısız müdahale çarpık yapılaşma yanlış kentleşme gerekli hazırlıkların olmaması sellerde ve orman yangınlarında can kayıplarına artırdı. Bu sorunların çözümünde adım atmazsak gelecek senelerde da artacak ekstra hava olaylarında yine canımız yanmaya devam edecek deprem gerçeğinde de aynı sıkıntıları görüyoruz.

* Marmara depreminin üzerinden geçen 22 yılda kentleşme anlayışındaki değişim ve depreme hazırlık konusunda kat etmiş olduğumuz mesafe de maalesef çok az. İklim değişikliğinin korkutucu sonuçları ve deprem bölgesinde olmamız eski politikalarla devam etmemizi olanaksız kılıyor, çevreci bir Türkiye'de bütün önlemlerimizi hızla almalıyız.

* Paris İklim Anlaşmasının meclisten geçmesi ile Türkiye anlaşmayı onaylamayan altı ülkeden biri olmaktan çıktı ama karşı karşıya olduğumuz sorunun önemi ve aciliyeti daha fazlasını gerektiriyor.

* Önlem almakta gecikmek bugün doğal kaynakları özensiz tüketmenin maliyetini gelecek kuşaklara ödetmek anlamına geliyor. Bu yanlış olduğu gibi artık devam ettirilebilir bir yaklaşımda değil şu andaki ekonomi modelini baştan aşağı değiştirmemiz karbon nötr ekonomi yaklaşımını benimsememiz üretim ve tüketim kalıplarımızı bu duruma ayarlamamız gerekiyor.

* Üçüncü önemli değişim alanı sosyokültürel alan; gelişmiş ülkeler nüfus yaşlanması ile karşı karşıya iken gelişmekte olan ülkelerden gelen göç bu soruna çözüm olmak yerine sorunu karmaşıklaştırıp ağırlaştırıyor.
<< Önceki Haber TÜSİAD: Mahşerin dört atlısı üzerimize geliyor Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER